Çocuk Yargılama Sistemimizin Siyasal Boyutu
İlköğretim kurumlarında yaklaşık 30 yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra emekli olan, halkla ilişkiler ve uluslararası ilişkiler alanlarında iki yüksek lisansı bulunan Faik Akçay, çeşitli dallarda yaptığı araştırmalardan birisini, Türkiye’deki çocuk yargılama sisteminin siyasal boyutuna ilişkin araştırmasını sundu. Bu çerçevede Akçay, Türk yargı sisteminin çocuk yargılama alanına nasıl yansıdığını, bu yansımaların taraf olduğu uluslararası hukuk sözleşmelerine uygunluğunu ve suç işleyen çocukların ceza verilmek yerine topluma faydalı birer birey hâline nasıl getirilebileceğini ele aldı.Akçay’a göre, 1991’den sonra dünya genelinde güvenlik konuları ön plana çıkarken, Türkiye de bu eğilime uygun olarak 1991’de Terörle Mücadele Kanunu’nu kabul etti. Devlete karşı işlenen suçları düzenleyen bu ve benzeri kanunların çocuk yargılama alanına yansımasına bakıldığında çok vahim durumlarla karşılaşıldı. “Taş atan çocuklar” olarak Türk siyasî tarihine geçen olaylarda tutuklanan çocuklar, bu kanunlar kapsamında yargılandı ve çok ağır cezalara çarptırılarak hapse kondu. Türkiye, 1989’da Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne –3 maddeye çekince koyarak– taraf olmasına rağmen, çocuklara devlete karşı işlediği suçlarda en ağır cezaları verdi. Çocukların bireylere karşı işlediği suçlarda verilen cezalar, devlete karşı işlediği suçlarda verilenlerin üçte biri kadar ki bu da devlete karşı işlenen suçlarda verilen cezaların adaletsizliğini gözler önüne seriyor. Güvenlik güçlerine taş atarken yakalanan çocuklar 35 yıl gibi çok ağır cezalara çarptırılırken, bireylere karşı suç işleyen çocuklara verilebilecek en ağır ceza 12 yılla sınırlandırılmış durumda.Akçay’ın araştırmasından çıkan bir diğer sonuç, 1997-2007 yılları arasında yargılanan çocuk sayısının 140.000 civarında olması. Türkiye’de 9-18 yaş aralığında bulunan suç işlemiş çocuklar, uygun olmayan ortam ve koşullarda tutuklanıyor ve yargılanıyor. Amerika’da çocuk suçluların yakalanması ve yargılanması sırasında uzman psikologların bulundurulması zorunlu; suçlu çocukların tutulduğu yerlerde görevli olan personel de çocuk psikolojisi ve eğitimi konusunda eğitimden geçiriliyor. Türkiye’de ise çocukların tutuklu kaldıkları ortam ve koşullar çok ağır. Cezalarını tamamlayan çocuklar, topluma ve devlete karşı daha düşman olarak buralardan ayrılıyorlar ve örgütün propagandasına daha açık hâle geliyorlar. Bunun önlenmesi için devlete karşı suç işleyen çocukların daha kısa sürede yargılanıp daha az cezalar almaları gerekiyor. Ayrıca çocuk psikologları tarafından bu sürecin devamlı takip edilmesi ve çocukların psikolojik olarak desteklenmesi lâzım. En önemlisi ise yargılanan çocukların topluma tekrar kazandırılması için hangi ortamlarda ne tür cezalarla cezalandırılması gerektiğinin tartışılması.Akçay, çocukların suçtan alıkoyulma ve topluma geri kazandırılmasına yönelik en iyi örnek uygulamanın Şanlıurfa’da gerçekleştiğini dile getirdi. Şanlıurfa’da hırsızlık yapan, turistleri rahatsız eden, yan kesicilik yapan çocuklar tespit ediliyor ve hapis cezası yerine turistlere rehberlik etmesi amacıyla yabancı dil ve rehberlik eğitimi veriliyor. Eğitimden sonra rehberlik etmeye başlayan çocuklar hem harçlıklarını kazanacakları bir yol bulmuş hem de suçtan uzak durmuş oluyorlar. Oysa bu çocuklar hapis yatmış olsalardı, hapisten çıktıktan sonra suç işlemeye devam edeceklerdi. Çocukları topluma kazandıracak bu tür uygulamaların çeşitlendirilip geliştirilmesi gerekiyor. Terör örgütünün ne olduğunu algılayacak yaşta dahi olmayan çocukların terör örgütü propagandası yapıyor diye gözaltına alınıp yargılanması ve hapse atılması, onları devlete düşman hâline getiriyor ve terör örgütünün kucağına itiyor. Bunun önüne geçilmesi için çocukları topluma kazandıracak yeni düzenlemelerin ve yeni uygulamaların yapılması gerekiyor.