M. Ali Çalışkan’ın Dijital Ontoloji Modeli Üzerine Bir Kritik

Paylaş:

M. Ali Çalışkan’ın 12 Haziran 2004 tarihinde Bilim ve Sanat Vakfı’nda düzenlenen Doğa Felsefesi Sempozyumu’nda sunduğu “Dijital Bir Ontoloji Kurmak Mümkün müdür?” başlığını taşıyan ve kendi içerisinde tutarlı bir sistem kurma çabası olarak değerlendirilebilecek niteliği ve derinliği haiz tebliğini, bu yazının sınırlarının imkân verdiği ölçüde ele alarak kritik edecek ve gerekli gördüğümüz yerlerini konunun doğru ve bütünlüklü olarak anlaşılabilmesi maksadıyla kısmen özetleyeceğiz. Elhasıl burada takip edeceğimiz usul, şu tertiple vuku bulmaktadır: hülâsa, şerh ve tenkit.
Bu girizgâhın ardından ifade etmek gerekirse, tebliğin temel meselesi, Giriş bölümünde varlık ve bilgi kategorilerinin kâinatta birbiriyle mütecanis ve mütenasip olmaklığı ilkesinden hareket edilerek şu soruyla ortaya konuldu: “Eğer kâinatı varlık ve bilgi şeklinde iki ayrı kategoride değil de, bilgi şeklinde tek kategoride ele almayı denersek, gerçeklikle ilişkimiz nasıl bir şekle dönüşür?” Bir başka deyişle, Einstein’ın “varlıkla uyuşmuyor” diye itiraz ettiği formülleri eğer varlığın ta kendisi olarak, yahut da varlık diye vehmettiğimiz şeyi bir bilgi ve formül yığını olarak kabul edersek, kendimizi nerede buluruz, kâinat bizim için ne ifade eder? Bu sorunun ardından, aslında “bu türlü bir yaklaşımın felsefe tarihi açısından yeni olmadığı ve kâinatı salt nicelik olarak ele alan Galileo’nun, onu ruhun tasarımı olan bir niteliğe indirgeyen Berkeley’in, yahut onu tek bir cevherin ruhî ve maddî iki ayrı niteliği olarak tanımlayan Leibniz ve Spinoza’nın, madde-ruh yani varlık-bilgi düalizmini herhangi tekil bir unsura indirgeyerek çözmeye çalıştıkları” hatırlatıldı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir