Arşiv Belgeleri Çerçevesinde XVI. ve XVII. Asırlarda Osmanlı Sarayının Sanatı Himayesi
Sanat Araştırmaları Merkezinin düzenlediği Kırkambar Tez sunumu toplantısının Mayıs ayı konuğu Hilal Kazan idi. Hilal Kazan Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk-İslâm Tarihi ve Sanatları Bilim Dalında hazırladığı “Arşiv Belgeleri Çerçevesinde XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Sarayının Sanatı Himayesi” başlıklı doktora tezini sundu.Osmanlı sultanlarının sanatın hamisi olduklarının bilgisi mimarîde ve günümüze ulaşan diğer eserlerde mevcuttur. Arşiv belgeleri üzerinde çok geniş ve detaylı bir tarama sonucu ortaya konulan tezde, sanatın himaye edilişinin arka planında yatan sultan ve sanatçı arasındaki ilişkiler, “Sanatçıların o dönemdeki himaye yolları nasıldı?” sorusundan hareketle irdeleniyor. Ulaşılabilen mevcut belge ve dokümanların sistematik bir dökümünün yapılması amaçlanmış. Tez birçok sanat dalını ele alması bakımından yoğun bir içeriğe sahip olsa da genel bir çerçeve çizmeyi hedefleyen Kazan, hakkında bilgi bulunan hiçbir sanat dalını atlamamaya gayret ettiğini belirtiyor. Daha önce bu konu hakkında yapılmış örnek bir çalışma olmadığına dikkat çeken Kazan, tezini hazırlarken öncelikle nasıl bir sistem dahilinde konuyu inceleyeceğinin planını oluşturuyor. İzlediği yolda genelden merkeze doğru bir çerçeve içinde konuları ele alıyor. Osmanlı’da sanat ortamları, sanatçıların hangi ortamlarda himaye edildiği, hangi yollarla ve ne şekilde sultana yaklaştıkları, sultanın nasıl karşılık verdiği sorularından hareketle genel çerçeveyi belirliyor.“Hami olarak sultan kimdir ve görevleri nelerdir, o dönemde Batı’daki karşılığı nasıldır?” soruları ile, şehzadelerin de himayesine aldığı sanatçılar ve az da olsa o dönemde yaşamış hanım sanatçılar tezde ele alınıyor.Tezin asıl konusunu sultanın sanatçıları oluşturuyor. Osmanlı’da sultanın maiyetinde sanatçı bulundurması geleneğinin çok eskiye dayandığını belirten Kazan, geleneğin köklerini hem Orta Asya Türk kültürüne, hem de İslâm kültürüne dayandırıyor. Doğu toplumunda güçlü bir devletin askerî gücünün ve toprak genişliğinin yanında sanatının da güçlü olması gerektiğini vurgulayarak, yeni fethedilen yerlerde yaşayan sanatçıların da saray tarafından himaye edildiğini, bu doğrultuda Doğu’da XII. ve XIII asırlarda yaşanan savaşlarla yoğun bir sanatçı sirkülâsyonunun meydana geldiğini ifade ediyor.Osmanlı’da himayenin çift taraflı işlediğini belirten Kazan’a göre bu süreç şöyle işliyor: sanatçılar öncelikle alt tabakadaki devlet ricaline yakınlaşıyor; çünkü padişah nazarındaki itibarları açısından devlet ricalinin de sanata ve sanatçıya destek vermesi önemli. Bu vesile ile, sanatçı sultana eserini sunabiliyor ve beğenildiği takdirde sultanın himayesine alınıyor. Sanatın yükselmesi ve gelişmesi açısından, saraylar ve paşa konaklarının ayrıcalıklı bir yeri var; örneğin İbrahim Paşa Konağı saraya verdiği sanatçılar açısından büyük önem taşıyor. Bayramlar, doğumlar, ölümler, açılış törenleri gibi vesilelerle, sanatçılar özel olarak yaptıkları eserlerini sultana sunup kendilerini kabul ettirme imkânı buluyor.Hilal Kazan’a göre, günümüze ulaşan mevcut arşiv belgelerinde himaye kavramına ilişkin bir kayıt bulunmuyor; sadece sanatçıların aldıkları inamlar kayıtlara geçirilmiş durumda. Tezin özgün taraflarından biri de, sarayda istihdam edilen bütün sanat dallarındaki sanatçıların isimlerini ve sultandan aldıkları ihsan ve inamları ihtiva etmesi. Sanatçıların aldıkları inamlar ve maaşlardan yola çıkarak dönemin sanatına ilişkin bilgilere ulaşılması bakımından çalışma önemli bir birincil kaynak olarak karşımıza çıkıyor.Daha öncede bu konuya ilişkin dikkate değer bir çalışma yapılmadığı için, Hilal Kazan tezini birincil kaynakları tarayarak hazırlamış. Yapılan bu çalışma XV. ve XVI. asırlarda Osmanlı sanatı tarihi açısından önemli bir veri tabanı oluşturuyor. Bu alanda çalışmak isteyenler için de mevcut belge ve dokümanlara ulaşmada bir yol haritası sunuyor.Dinleyicilerin sorularıyla devam eden sunum, Osmanlı’da sanat ve sanatçı konusuna ilişkin dikkate değer bir tartışma ortamı sağlarken, özellikle Osmanlı sanat tarihi üzerine yapılan çalışmaların arşiv ayağının ne kadar önemli olduğu da ortaya koydu.