Politics and Ethics in Islamic Thought
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Temmuz ayı özel etkinlik konuğu Filistin’den Al Kuds Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Mustafa Abu Sway oldu. Kudüs’teki görevinin dışında dünyanın farklı ülkelerinde hocalık yapmış olan Sway, “İslâm Düşüncesinde Siyaset ve Ahlâk” başlık konuşmasında, Peygamberimizin sünnetinden örneklerle ve İslâmiyet’in ilk yıllarından itibaren yaşanan gelişmelerden anekdotlarla siyasî sorunların İslâm dünyasında nasıl ele alındığını anlattı.Konuşmasında devlet başkanının seçimi, şura, kadınların yönetimdeki konumları gibi tartışmalı konuları ele alan Sway, bu konularda ayet ve hadislerin ışığında kendi yorumlarını dile getirdi. Seçimler konusunda Peygamberimizin ölümü sonrasında, siyasî liderin atanmadığı, çeşitli seçim yöntemleri ile İslâm toplumunun yöneticisinin belirlendiğini anlatan Sway, İslâm dünyasının bugünkü yapısı içerisinde seçimlerin işlevini de değerlendirdi. Türkiye’de seçimlerin büyük ölçüde işlevsel olduğuna dikkat çeken Filistinli profesör, çevremizdeki pek çok Arap devleti için ise böyle bir şeyin geçerli olmadığını dile getirdi. İslâm tarihinin seyri içerisinde dört halifenin seçimle başa gelmesinin ardından yaşanan dönemde, aile hanedanlıklarının ortaya çıktıkları dönemle birlikte devlet adamları ile ulema arasında bir ayrışmanın meydana geldiğini dile getiren konuşmacı, İslâm tarihinde teokrasinin hiçbir zaman var olmadığını söyledi. Halifelerin hiçbir zaman kutsal birer kişilik olmadığına dikkat çeken Sway, halifelerin pek çok defa halka onların da kendileri gibi birer insan olduklarını hatırlatarak, hata yaptıklarında uyarılmalarını istediklerini hatırlattı. Bu nedenle İslâm’a yönelik teokrasi eleştirilerinin haksız ve büyük ölçüde İslâmofobik olduğunu belirtti. Siyasetçiler ve bilim adamları arasındaki ayrışmanın günümüze kadar devam ettiğini dile getiren konuşmacı, bunun sonucunda da Müslüman düşünürlerin fıkhın çok küçük detayları gibi konularla ilgilendiğini ileri sürdü. Gazzali örneğinden hareket eden Sway, İhya-ı Ulumiddin ile kastedilenin fıkıhta kastedilen şeylerin orijinal anlamlarına dönmek olduğunu belirtti. Ona göre Gazzali sadece temel bilgilere sahip olan fakihlerin değil, ruhaniyeti de işin içine katan kişilerin yetişmesi gerektiğini dile getiriyordu. Müslüman âlimlerin siyasetten uzaklaşmasının bir diğer sonucu ise, siyasette kullanılan dilin incelmesinin, seviyenin yükselmesinin engellenmiş olmasıdır.Modern döneme ilişkin değerlendirmelerinde ise Mustafa Abu Sway, İslâm ümmetinin mevcut bilgi düzeyinin oldukça düşük olduğuna dikkat çekerek, bunun İslâmî ilimler çalışanlar da dahil pek çok kişi için geçerli olduğunu belirtti. Günümüzde siyaset felsefesi alanında İslâm dünyasında bir sıkıntının olduğunu dile getiren konuşmacı, Avrupa merkezci yayınların tercüme edilerek İslâm dünyasına aktarıldığını söyledi. Yaklaşık aynı dönemde ulus devletlerin oluşması ve Avrupa kaynaklı anayasaların ve hukukî düzenlemelerin uygulamaya konması da bu gelişmenin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonraki dönemde ortaya çıkan pan-İslâmî hareketleri bu gelişmeye bir tepki olarak değerlendiren konuşmacı, Afgani, Abduh ve Reşit Rıza çizgisini örnek gösterdi. Bu çizgi zaman içerisinde kişisel bir konumdan bir harekete dönüştü. İslâmî değerleri ve İslâmî toplumu yeniden ortaya çıkarma amacını güden bu hareketin çok sofistike olmadığını belirten Sway, günümüzde karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümünün Müslümanlar açısından oldukça zorlu olacağını söyleyerek konuşmasını bitirdi.Konuşması sırasında genel bir İslâm tarihi anlatımı etrafında bazı kavramları değerlendiren Sway’a sunumunda sorular sorduğu ama cevaplar vermediği eleştirisi getirildi. Tarihi dönemlendirme içerisinde İslâm dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunların az çok bilindiği varsayıldığında, eleştiriler tamamen haksız sayılamaz. Mustafa Abu Sway ise, bir felsefeci olarak cevap vermekten ziyade soru sormasının normal olduğunu belirtti. Günümüzde Müslümanların karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümü noktasında en can alıcı sorunun ne olduğuna yönelik tartışmalarda ise, Sway Bilginin İslâmileştirilmesi konusunda yaşanan örneğe vurgu yaptı. Bu tecrübede bazı iyi noktalar olduğu gibi bazı sorunlu noktaların da olduğunu belirten konuşmacı, akademik olarak başlayan bir hareketin süreç içerisinde kurumsallaştığını belirtti. Kurumsallaşma başlayınca bazı kişilerin bundan faydalanmaya çalıştığını ve Bilginin İslâmileştirilmesinin bir ideoloji haline geldiğini söyledi. Bu durumda eleştiriler de çok hoş karşılanmamaya başlamıştı. Bu kurumsallaşma ise karşı bir kitle oluşturdu ve bir rahatsızlık ortaya çıktı.