İç-Dış Ayrımını İptal Etmek ya da Dış Politikanın Altını Oymak
Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen Tezat toplantılarının Mayıs ayı konuğu Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü doktorantlarından Ali Balcı idi. Toplantıda Balcı’nın, “Türk Dış Politikası ve Devlet Kimliği: Avrupa Birliği Üyelik Sürecinin Türk Devlet Kimliğine Etkisi” başlıklı doktora çalışması tartışıldı.Balcı’ya göre, Cumhuriyet dönemi devlet söyleminin hangi parametreler etrafında döndüğü sorusu problemli bir sorudur. Zira Balcı’ya göre, bu soruya verilen Batıcılık, Ulus-devlet ve Laiklik gibi cevaplar Cumhuriyet dönemini sürekliliği olan bütünsel bir tarihî aralık şeklinde tasvir etme tehlikesini barındırmaktadır. Devlet söyleminin bir projenin ürünü olmadığı, aksine koşullar tarafından belirlenen bir şey olduğu argümanından hareket eden Balcı’ya göre, Cumhuriyet dönemi denen tartihsel aralıkta koşullarda yaşanan önemli değişikliklerin nasıl olup da bu sürekliliğe halel getirmediği sorusu önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu soru, “Türk devlet söyleminin” dönemlere göre bir farklılık gösterip göstermediği, gösterdiyse dile getirmelerin kendi içinde benzerlikler gösterdiği birbirlerinden farklı bu dönemlerin neler olduğu ve bu dönemlerin “hangi koşulların” ürünü olarak ortaya çıktığı gibi soruları da beraberinde getirmektedir.Balcı, çalışmasında Cumhuriyet dönemi Türk dış politikasında “devlet kimlik” söylemini analiz ediyor. Çeşitli koşulların dikkate alındığı böyle bir analizde, Balcı’ya göre Cumhuriyet dönemini üç farklı söylemsel alana bölmek mümkündür: 1920’lerin ikinci yarısından 1940’ların sonuna kadar devam eden ve dünya konjonktürü ile de örtüşen Diktatöryal dönem; 1950’lerin sonlarından 1980’lerin ilk yıllarına kadar süren Militarist dönem ve 1980’lerin ikinci yarısından 1990’ların ikinci yarısına kadar devam eden Ekonomik Liberal dönem. Balcı’nın bu dönemleştirme çabasında, küresel ölçekte önemli etkileri olan Faşizm, Soğuk Savaş ve Neo-liberalizm gibi dönemsel dalgaların belirleyici olduğu göze çarpmakta. Balcı’ya göre böyle bir tanımlama Türk dış politikasının süreksizlik unsuru etrafında şekillendiği iddiasından hareket etmektedir. Şöyle ki, “Cumhuriyet döneminin bir süreklilik değil de, değişimi mümkün kılan kopmalara açık bir zaman dilimi olduğunun gösterilmesi” ve “kopmaları ortaya çıkaran bu yeniden dönemleştirmenin sonucunda beliren farklı dönemlerin, kendi içlerinde nasıl bir bütünlük oluşturdukları” gibi iki önemli soru bu bağlamda cevaplandırılmayı beklemektedir.Balcı’ya göre, iki adımdan oluşan böylesi bir girişim ilk olarak dünya konjonktürüne odaklanarak öznelerin algılama biçimini belirleyen koşulları analiz etmeyi ve daha sonra da “devlet söylemi” denen olguyu dönemin aktörlerinin eylem ve söylemlerine odaklanarak ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Böylesi bir teşebbüs devlet söyleminin belli özneler tarafından bilinçli şekilde tasarlanan bir şey olmadığını göstereceğinden, geleneksel Türk siyasî hayatı metinlerini de karşısına alır. Bu iddialı çıkış, iç-dış ayrımının mümkün kıldığı bu geleneksel okuma biçimi, yani “içerinin dışarıdan bağımsız bir şekilde kendi söylemini geliştireceği” sanrısı, problemli bir yaklaşımdır. Bu nedenle iç-dış ayrımının bir mit olduğunu gösterecek olan bir analiz, bir taraftan bu mitin dışına çıkarak Cumhuriyet tarihini yeniden okumayı mümkün kılarken, diğer taraftan yine aynı mitin “Cumhuriyet projesinde” nasıl bir işlev üstlendiğini göstermenin de yolunu açacaktır.Böylesi bir teşebbüs, aynı zamanda klasik Türk dış politikası metinlerine de karşı bir argüman geliştirir. Klasik Türk dış politikası çalışmaları iç-dış ayrımını bir veri olarak kabul ettikleri için, Cumhuriyet’in ‘sürekliliğini’ dış politikada da aramaya girişmişler ve dış politikayı evrimsel bir çizgide analiz etmişlerdir. Bu durumda “dış politika” denen şeyi devletin kimliğinin bir yansıması olarak gören analizler de, bu kimliğin ya da söylemin nasıl oluştuğunu ıskaladıkları noktada problemlidir. Balcı’ya göre, ‘iç’i bilinçli bir öznenin bilinçli bir projesi olarak görmek, koşulları göz ardı etmek anlamına gelecektir. Doğru olan koşulların ürünü olan bir ‘iç’in (devlet söyleminin) olduğunu görebilmek, diğer bir ifadeyle dışarısı zannedilen şeyin aslında ‘iç’i kuran bir unsur olduğunu görebilmektir. Bu bakma biçimi Cumhuriyet dönemi devlet söylemini bölebilmeyi mümkün kılarken, değişimin de olası olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır.Balcı’nın konuşmasının ardından özellikle Türk siyasal metinleri üzerine yaptığı genellemeler ve yeniden dönemlendirme çabası hakkında sorular ve yorumlar geldi. Militarist ve diktatöryel dönem olarak tanımladığı dönemlerin her ne kadar Balcı’nın iddia ettiği gibi faşizan ve militarist karakterler taşısa da, genel siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler literatürü içinde söz konusu kavramların kullanılışı ile karşılaştırıldığında çok farklılıklar olduğu belirtildi.