İslâm Düşüncesi-3: İbn Arabî Felsefesinin Çağdaş Türk Düşüncesine Tesirleri
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin Tezgâhtakiler toplantılarının Nisan ayı konuğu, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Felsefesi Bilim Dalı’nda “Çağdaş Türk Düşüncesinde İbn Arabî Felsefesinin Ele Alınışı” başlıklı yüksek lisans tezini savunan Özkan Öztürk idi. Öztürk, tezi çerçevesindeki sunuşunda, Osmanlı-Türk modernleşmesi döneminde kendisine sıklıkla atıf yapılan İbn Arabî’yi ve vahdet-i vücud bağlamında İbn Arabî’ye yapılan atıfların muhtevasını analiz ederek dönemin parametrelerinin anlaşılmasına ışık tuttu.Modernleşme döneminin baskın ideolojileri pozitivizm ve materyalizme dair düşüncelerini, vahdet-i vücud nazariyesinden yola çıkarak temellendiren dönem müelliflerinin metodik zaaflarına dikkat çeken Öztürk, İbn Arabî’nin metafizik sisteminin özellikle modernleşme döneminde kurucu ve kurtarıcı bir role büründüğüne vurgu yaptı. Tezinin giriş kısmında, dönemin felsefî sorunlarına ve literatürüne kısaca değinen Öztürk, birinci bölümde “İlk Müellifler ve Ele Alış Tarzları” başlığı altında Ziya Gökalp, Ahmed Rıfkı ve Baha Tevfik’in yaklaşımlarını değerlendirdi. İkinci bölümde ise “savunmacı yaklaşımlar” olarak da nitelendirilebilecek Mehmet Ali Aynî, Ferid Kam, Filibeli Ahmed Hilmi ve İsmail Fenni Ertuğrul’un yazılarını inceledi. Üçüncü bölümde ise “Kadimle Cedid Arasında” diyerek betimlediği Musa Carullah ve Rızaeddin b. Fahreddin’in yazılarını inceleyen Öztürk, İbn Arabî’ye dair Rusya’daki yaklaşımların muhtevasına ve İbn Arabî’nin Anadolu’daki algılanışında ortaya çıkan farklılıklara da dikkat çekti. Dördüncü ve son bölümde ise kelamî perspektiften İbn Arabî’ye yöneltilen eleştiri ve yaklaşımları Said Nursî ve Mustafa Sabri Efendi zaviyesinden ele aldı.Bu dönemde İbn Arabî idealizm akımının öncüsü olarak görülmüş, bu durum da onun hür fikirli karakteriyle ilişkilendirilmiş ve hatta görüşleri Darwin’le mukayese edilmiş, panteizmle özdeşleştirilmiş, pozitivizmin en temel kavramlarından terakkinin insan-ı kâmil görüşünün bir uzantısı olduğu ileri sürülmüştü. Dönemin müelliflerinden bir kısmı da İbn Arabî’yi felsefe tarihinin merkezine alarak Batı felsefesi ile mukayese ederken, oryantalistlerin eleştirilerine maruz kalarak fikrî bir tartışma zemininin oluşmasına yol açmışlardır.İbn Arabî’ye dair yapılan çağdaş dönemdeki yorumların klasik kelamdan yeni ilm-i kelama geçişte köprü vazifesi gördüğünü de dile getiren Öztürk’e göre Batı felsefesi tarihi kitaplarıyla beslenen İbn Arabî okumaları tartışmaların yönünü de değiştirmiştir. Ayrıca Batı düşüncesi içinde belli bir konuma oturan René Guénon gibi tradisyonalist ekoldeki düşünürlerin İbn Arabî’ye dair yorumlarının irfanî düşüncenin anlaşılması konusundaki belirleyiciliği ciddi bir kritiğe tabi tutulmalıdır.İbn Arabî’nin zaman zaman İbn Teymiyye ve Ebu’l-Alâ el-Maarrî ile beraber zikredilmesinin zaaflarına da dikkat çeken Öztürk’e göre, bu dönemdeki müelliflerden kısmî farklarla ayrılan Ziya Gökalp, Filibeli Ahmed Hilmi, İsmail Fenni Ertuğrul ve Ferid Kam’a ait yaklaşımlar daha tutarlı ve felsefîdir. Öztürk, Ahmed Avni Konuk ve İhsan Oğuz gibi mutasavvıfların İbn Arabî’ye dair yaptıkları çalışmalara ve aralarındaki mektuplaşmalara da kısaca temas ederek sunumunu nihayete erdirdi.
Toplantı, dönem müelliflerinin yaklaşımlarının felsefi olarak hangi düzeyde seyrettiği, materyalistlerin İbn Arabî’yi nasıl okuduğu, müelliflerin İbn Arabî’nin düşünce sistemine hangi düzeyde nüfuz edebildiklerine dair dile getirilen sorular üzerinden yapılan tartışmalarla sona erdi