Turkish Foreign Policy and the Gaza Conflict (Türk Dış Politikası ve Gazze Çatışması)
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Ocak ayındaki konuklarından birisi de Oxford Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Philip Robins idi. Aynı zamanda üniversitenin Ortadoğu Araştırmaları Merkezi mensuplarından olan Robins, “Türkiye ve Gazze Çatışması” başlıklı konuşmasında Türkiye’nin yükselen dış politika grafiğini çeşitli örnekler etrafında değerlendirerek, son Gazze Krizi sırasındaki tutumunu da bu değerlendirmeler ışığında tartıştı.Türk dış politikası ile ilgili gelişmeleri son 20 yıldır takip eden Robins, Türkiye’nin son dönemde oldukça çalışkan bir profil çizerek üst üste önemli sayılabilecek başarılar kazandığını aktardı. İlk olarak Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nde daimi olmayan üyelik kazanmasını dile getiren Robins’e göre adaylık sürecinde Türkiye’nin aldığı büyük destek, dış politikadaki tutumunun bir göstergesidir. Türkiye’nin son Gazze çatışması sırasında yürüttüğü mekik diplomasisi, AB süreci için atanan yeni baş müzakereci gibi gelişmelere de değinen Robins, Türk dış politikası ile ilgili genel değerlendirmeler yaptığı ilk kısımda ayrıca Türkiye’nin Rusya-Gürcistan çatışması, Irak’ın geleceği ile ilgili forumlar ve Ortadoğu ile ilgili konularda oynadığı arabulucu rolünü ve artan etkinliğini de dile getirdi.Robins, konuşmasına -özetle- şöyle devam etti:Türkiye’nin ittifak ilişkileri oldukça önemlidir. Bu bağlamda, Türkiye’nin NATO’ya Afganistan’daki katkısı, bu ilişkiler bakımından da Türkiye’nin yeniden önem kazandığını göstermiştir. Uygulanan bu politikalar bağlamında takip edilen ahlaki prensipler, hem iç siyasette hem de diğer ülkelerdeki kamuoylarını etkilemekte büyük bir başarı kazandı. Irak’a Komşu Ülkeler Toplantısı, Hamas’la kurulan ilişkiler, İKÖ’nün daha aktif hale getirilmesi gibi önemli girişimler de çeşitli tartışmalara neden olmakla beraber, son dönemde Türkiye’nin dış politikada attığı önemli adımlar arasında yer alıyor. Ancak bu aktif politika bazı problemlere sebep olabilir:1. Türkiye’nin Afrika dâhil pek çok yerde aktif bir şekilde yer alması, personel ve kaynaklar gibi bazı sorunları (kapasite sorunu) beraberinde getirmiştir. Dış politikada odağın dağılması muhtemeldir.2. Türkiye özellikle bölgesel siyaset bağlamında bazı tuzaklara dikkat etmelidir. Bu maddede, Ortadoğu’da prensipler üzerinden hareket eden, fakat daha sonra sorunlarla karşılaşan Nâsır gibi bazı örnekler hatırlanmalıdır. Bölgesel popülarite iyidir; ama tehlikeli sulara yol alınmasına neden olabilir.3. Özellikle Ortadoğu ülkeleri arasında ortaya çıkan kamplaşmada, Türkiye’nin her iki kampla da ilişkilerini iyi şekilde uzun süre devam ettirmesi kolay değildir: “Türkiye söz konusu ittifak bağlantıları arasındaki uzlaşmaz ilişkileri uzlaştırmada çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabilir.”4. “Türkiye’nin merkez ülke olması fikriyle AB üyelik perspektifinin nasıl birarada yürütüleceği konusunda endişeler taşıyorum.”5. Aktivizm ile etki arasında birebir doğru orantı yoktur; dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki diğer aktörler üzerindeki etkisi sınırlıdır.Bu eleştiriler bağlamında Türkiye, son Gazze Krizi sırasında ateşkes için ciddi oranda çaba sarf etmesine rağmen, imzalar atılırken önplanda değildi. Bu bağlamda bölgede yürüttüğü diplomatik faaliyetlerden her zaman istediği karşılığı alamayan Türkiye’nin bölgede etkin olması için yaptığı yatırımın karşılığını ne kadar aldığı önemlidir.Özetlediğimiz bu açıklamaların ardından geçilen soru-cevap bölümünde, Türkiye’nin AB üyelik sürecine; Türkiye’nin bölgedeki etkinliğine karşı Suudi Arabistan ve Mısır’ın tutumlarına ve İsrail’in son dönemdeki tepkisine ilişkin konular önplana çıktı.