Çin’de Son Dönem İnsan Hakları Meselesi
Çinli muhalif Yang Jiangli, “The Recent Human Rights Issues in China” başlıklı sunumunu üç başlık altında gerçekleştirdi: Kendi hayat hikâyesini özetlediği bölümde, Çin hükümetinin 1960’larda başlayan ve 1970’lerin ortasına kadar devam eden Kültür Devrimi sonrası politikalarına da değinmiş oldu. İkinci bölümde kendisinin aktif rol oynadığı muhalif sivil toplum kuruluşlarına değinen Jiangli, otoriter Çin hükümetine karşı kurdukları sivil toplum kuruluşlarını ve sundukları alternatif politikaları özetledi. Üçüncü kısımda ise Çin’deki genel durumu, Çin hükümetinin izlediği politik çizginin insanlar üzerindeki etkisini ve Çin’deki sosyal grupların hükümet ile ilişkilerini özetledi.Kültür Devrimi başlamadan üç yıl önce doğan Jiangli, üniversite hayatı boyunca Çin Komünist Partisinde görev aldı. Bu dönemdeki parti sekreterinin, açık zihinli olması, kendisi gibi yüzlerce genç entelektüelin partiye katılımını sağladı. Ancak bu katılımların partiyi değiştirmediğini, aksine, bir süre sonra kendilerinin partiye ayak uydurduğunu fark eden genç entelektüeller partiden ayrılmaya başladı. ABD’ye lisansüstü eğitimi için giden Jiangli, burada Çin tarihi ve komünist Çin hükümeti ile ilgili Çin’de iken hiç karşılaşmadığı bilgiler edinir ve sivil toplum kuruluşlarına ilgi duymaya başlar. 1988’de Çin Demokrasi Hareketine katılır ve bu organizasyonun üyeleri ile birlikte 1989 Baharında Tiananmen Meydanı’ndaki gösterilere katılmak için Çin’e gelir. Partideki yozlaşmaya karşı gelişen ve parti üyelerinin de yer aldığı bu gösterilerin 4 Temmuz’da kanlı olaylarla bitmesi Jiangli’nin Çin’deki insan hakları ve demokrasi meselesi ile çok daha fazla ilgilenmesine yol açar. Kendi insanını toplu katliamdan geçiren bir ülkede, ABD vizesine sahip olmak, kendisi için bir şanstı; çünkü tutuklanmadan ABD’ye geri dönebildi. ABD’de Çin’deki demokrasi ve insan hakları meseleleri için yoğun mesai harcayan Jiangli, Tiananmen Meydanı’nda katledilen gençlerin annelerinin kurduğu ve “Tiananmen Meydanı Anneleri” ile “21. yüzyıl için Çin” olarak adlandırılan bir sivil toplum kuruluşunda aktif rol aldı. 2002’de Çin’in doğusunda başlayan işçi hareketi ile ilgili görüşmeler yapmak için Çin’e gelir ancak tutuklanır ve 2007’ye kadar hapiste kalır. 2007’den sonra ABD’ye dönen Jiangli, Çin ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını içeren “Yurttaş Gücü” adlı şemsiye bir organizasyon kurar.Jiangli, sunumunun ikinci başlığında, organizasyonlarının faaliyetlerini dört başlık altında özetledi.(1) Çin’de Demokrasi Hareketi: Bu hareket Çin’de demokratik yönetim için mücadele eden ve şiddetsiz bir metot tercih eden bir harekettir. Başlıca faaliyetleri şiddet içermeyen protestolar düzenlemek ve hükümetin otoriter yönetimine karşı kamuoyu oluşturmaktır.(2) Birleşmiş Arkadaşlık (United Friendship): Bu terimi Çin Komünist Partisi’nden ödünç aldıklarını ifade eden Jiangli, bu kapsamda Çin’deki farklı kültür ve aidiyetlere sahip etnik ya da dinî grupların iletişimini sağlamaya çalıştıklarını belirtti.(3) Uluslararası İlişkiler: Bu kapsamda birçok ülke ile işbirliğine gittiklerini ve bu ülkelerden yardım beklediklerini ifade eden Jiangli hiçbir ülkeye bağımlı olmadıklarını ve yürüttükleri hareket için hiçbir ülkeye dayanmadıklarını özellikle vurguladı. Zaten ekonomik olarak çok güçlü olan Çin’e karşı kendilerini açıkça destekleyecek bir ülke olmayacağını ve bu bağlamda en önemli hedeflerinin uluslararası tanınırlık olduğunu belirtti.(4) Araştırma Geliştirme: Bu kapsamda, Çin hükümetinin izlediği politikalara alternatif; fakat Çin halkına uygun politikalar geliştirmeye çalışan AR-GE, özerk bölgelerin durumları ile ilgili farklı derecelerde entegrasyon ya da federasyon formülleri üretmeye çalışmaktadır.Sunumun üçüncü ve son başlığı altında Çin hükümeti ve toplum yapısı ile ilgili ilginç bilgiler veren Jiangli, 1989 katliamının insanları politik değişim konusunda ümitsizleştirdiğini, korkuttuğunu ve halkı apolitikleştirdiğini ifade etti. Katliamın etkisi ile yayılan kötümserlik, “her türlü çabanın umutsuz olduğunu ve dolayısıyla politik değişimi sağlayacak bir şey yapmanın mümkün olmadığı” kanısını insanların bilincine işlediğini vurguladı. “Bu düşüncenin etkisi ile aydınlar ve partinin birçok yetkilisi dâhil olmak üzere insanlar tüm enerjilerini ekonomiye yöneltti. Hükümet de 1996’da yayınladığı bir tüzükle devleti bir şirket gibi yönetmeye başladı. Hükümetin politik meşruiyet için izlediği stratejinin en önemli parçası sürekli gündemde tutulan ekonomik büyüme vurgusudur. Bu buzdağının görünen kısmıdır, hâlbuki görünmeyen kısmında çok farklı bir Çin var. Örneğin, hükümetin el koyarak zenginleştiği toprak sahiplerinin muhatap olabilecekleri bir Çin yok. Ayrıca ekonomik büyümenin %70’ini kontrol eden kesim Çin nüfusunun %0,4’ünü oluşturan elit kesimdir. Ancak bunu birçok insan göremiyor; çünkü kendilerine sunulan tek olgu sürekli büyüyen bir Çin! Elit kesim gibi orta sınıf da varlığını mevcut sistemin işleyişine dayandırmaktadır. Normalde orta kesim, değişimin öncüsü rolündedir ve politik bir dil geliştirir. Ancak bu durum Çin için söz konusu değil. Toplumun geri kalan kısmı da zaten ya ümitsiz ya da değişimi gündemine bile almıyor.”Sunumun geri kalan kısmında soruları cevaplandıran Jiangli, diaspora ve dışarıda okuyan öğrencilerin değişim konusundaki tavırlarının ne olduğuna dair bir soruya, dışarıda okuyup Çin’e dönen entelektüellerin politik bir amaç gütmediğini, kolayca iş bulduklarını ve iş dünyasına hemen adapte olduklarını ifade etti. Bir başka soru da, politik değişim için çalışamayan hiçbir kesim olmadığına göre Çin’deki değişimin nasıl olacağına ilişkindi. Jiangli bu soruya cevaben 1997’de demokratik bir parti kurmak için harekete geçen politik liderlerin tümünün tutuklandığını, bu tarihten sonra organizasyonların dağınık bir şekilde devam ettiğini; fakat henüz somut bir şey elde edemediklerini söyledi. Batılı ülkelerin, Çin’deki demokratik taleplere nasıl yaklaştıkları konusundaki bir soruyu da, prensip olarak desteklediklerini, ancak Çin’in ekonomik gücü dolayısıyla yaptırım içeren herhangi bir tavır alamadıklarını ifade ederek cevaplandırdı.