Sır(r)ı Olmayan Bir Ayna: Devrim-Sonrası İran Sinemasında Anlatım

Paylaş:

Ohi­o Üni­ver­si­te­si Di­sip­lin­le­ra­ra­sı Sa­nat Bö­lü­mü’nde si­ne­ma ve es­te­tik üze­ri­ne dok­to­ra te­zi ça­lış­ma­la­rı­na de­vam eden ve Alt­ya­zı Si­ne­ma Der­gi­si ya­yın ku­ru­lu üye­si olan Öv­gü Gök­çe ile “Sır(r)ı Ol­ma­yan Bir Ay­na: Dev­rim-Son­ra­sı İran Si­ne­ma­sın­da An­la­tım” baş­lık­lı yük­sek li­sans te­zin­den ha­re­ket­le, Türk ve dün­ya si­ne­ma­sı­nın da tar­tı­şıl­dı­ğı bir soh­bet ger­çek­leş­tir­dik.Türk si­ne­ma­sı üze­rin­den İran si­ne­ma­sı ile bir iliş­ki kur­du­ğu­nu söy­le­yen Gök­çe, 80’li 90’lı yıl­lar­dan iti­ba­ren Türk si­ne­ma­sı­nın ne yap­ma­sı ge­rek­ti­ği, ne­yi ya­pa­ma­dı­ğı, ge­nel ola­rak ken­di ge­le­ne­ğiy­le na­sıl bir iliş­ki kur­du­ğu/ku­ra­ma­dı­ğı gi­bi so­ru­lar üze­ri­ne eği­lir­ken ilk iz­le­di­ği İran fil­mi olan Ab­bas Ki­ya­rüs­te­mi’nin Ya­kın Plan fil­mi­nin ken­di­si­ne ye­ni bir ufuk aç­tı­ğı­nı be­lirt­ti. Gök­çe, bu film ve di­ğer bir­çok İran fil­mi­ndeki ba­zı öğe­le­ri­n, film ta­ri­hi­nin bi­ze sun­du­ğu film ku­ram­la­rı ve es­te­tik-te­ma­tik bir­çok araç ile an­lam­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğı­nı tes­pit et­me­siy­le baş­la­yan araş­tır­ma sü­re­ci­ni biz­ler­le pay­laş­tı.Gök­çe’ye gö­re İran si­ne­ma­sı­nın ge­le­nek­le kur­du­ğu iliş­ki Türk si­ne­ma­sı­na gö­re da­ha ke­sin­ti­siz­dir. Dev­rim son­ra­sı İran film­le­ri­nin bir­ta­kım ör­nek­le­rin­de, an­la­tı (hi­kâ­ye­nin ve olay ör­gü­sü­nün ala­nı) ve an­la­tım (an­la­tı öğe­le­ri­nin na­sıl an­la­tıl­dı­ğı) açı­sın­dan ba­zı or­tak özel­lik­ler var­dır. Bu film­ler­de­ki en bas­kın da­mar şu­dur: Si­ne­ma­nın bi­ze sun­du­ğu ger­çek­lik kav­ra­yı­şıy­la, ger­çek­li­ğin bi­ze sun­du­ğu ger­çek­lik kav­ra­yı­şı ara­sın­da sü­rek­li bir ko­nuş­ma, (rest­leş­me de­ğil) di­ya­log var­dır. Film­ler bu düz­lem­ler ara­sın­da sü­rek­li ola­rak sıç­ra­sa­lar da bir nok­ta­da iki­si­ni ay­nı yer­de va­re­de­bil­miş­tir. Tıp­kı gö­rün­tü­ye ba­ka­nın ken­di­si­ni ve ay­nı za­man­da ken­di gö­rün­tü­sü­nün ar­ka­sın­da­ki dün­ya­yı bir­lik­te gös­te­ren bir cam/sır­rı ol­ma­yan bir ay­na gi­bi­dir­ler. Ka­me­ra­nın öy­kü dün­ya­sı için­de­ki var­lı­ğı bi­ze gö­rü­nür kı­lı­nır, do­la­yı­sıy­la ken­di­si­nin far­kın­da bir iş ya­pıl­mış olu­nur. Fa­kat bu ken­di­si­nin far­kın­da ol­ma du­ru­mu bi­li­nen an­lam­da bir ya­ban­cı­laş­ma ya­rat­ma­mak­ta­dır. Ken­di­ne da­ir im­ge, si­ne­ma­nın ya­rat­tı­ğı ken­di­lik-kim­lik im­ge­si, Do­ğu­lu­luk-Ba­tı­lı­lık, si­ne­ma­nın Ba­tı­lı bir icat ol­ma­sı gi­bi kar­ma­şık alan­lar­da or­ta­ya çı­kan so­ru­la­ra, dev­rim-son­ra­sı İran si­ne­ma­sı son de­re­ce ya­ra­tı­cı bir bi­çim­de ce­vap ver­miş­tir ve bu sa­de­ce dev­rim son­ra­sın­da de­ğil ilk dö­nem ses­li-ses­siz İran si­ne­ma­sın­da da mev­cut bir du­rum­dur. Bu­nun­la be­ra­ber 80’le­rin or­ta­sın­dan son­ra İran si­ne­ma­sı­nı ta­ma­mıy­la tem­sil et­me­yen yö­net­men­ler de ol­muş­tur.Gök­çe, ko­nuş­ma­sın­da Ba­tı si­ne­ma­sı ile İran si­ne­ma­sı ara­sın­da­ki ba­zı fark­lı­lık­la­ra da de­ğin­di. Ba­tı dü­şün­ce­si­nin te­me­lin­de­ki ça­tış­ma, akıl ve bu ak­lın kav­ra­dı­ğı hâ­liy­le bil­gi, İran si­ne­ma­sın­da da­ha fark­lı bir şe­ye dö­nüş­müş­tür. Dö­nüş­tü­ğü şe­yin par­ça­la­rın­dan bi­ri­si de­ne­yim­le, di­ğe­ri de doğ­ru­dan fil­min di­li üze­rin­den ya­pı­lan şey­ler­le il­gi­li­dir. Ör­ne­ğin Av­ru­pa si­ne­ma­sın­da in­san mer­kez­de­dir ve fil­min tüm ağır­lı­ğı­nı ta­şır. İran si­ne­ma­sın­da ise bir in­sa­na ay­rı­lan sü­re ka­dar di­ğer şey­le­re de yer ve­ri­lir. Çün­kü dün­ya için­de­ki hi­ye­rar­şi ku­ru­lu­şu/eş­ya­ya ba­kış ve an­lam­lan­dır­ma Ba­tı’dan fark­lı­dır. Za­man ve me­kâ­nın par­ça­lı de­ğil bü­tün­lük­lü ol­du­ğu, in­san mer­kez­li de­ğil in­sa­nı ve eş­ya­yı yan ya­na ko­yan bir si­ne­ma an­la­yı­şı bel­ki de İran si­ne­ma­sı­nın ma­ni­fes­to­su ola­rak ka­bul edi­le­bi­lir. Film­ler­de yö­net­me­nin hem hâ­ki­mi­ye­ti hem de te­va­zu­su his­se­di­lir. Ay­rı­ca si­ne­ma­nın ken­di­si­nin bir film iz­le­me de­ne­yi­min­den iba­ret ol­ma­yıp bir de­ne­yi­mi ya­rat­ma­sı ve bi­zi bir de­ne­yim­le bü­tün­leş­me du­ru­muy­la (öz­deş­leş­me de­ğil) kar­şı kar­şı­ya ge­tir­me­si açı­sın­dan da İran si­ne­ma­sı dev­rim­ci bir si­ne­ma­dır.Ka­tı­lım­cı­la­rın so­ru­la­rıy­la da pa­ra­lel ola­rak ko­nuş­ma­sı­nı İran si­ne­ma­sın­dan Türk si­ne­ma­sı­na ge­ti­ren Gök­çe, Türk si­ne­ma­sın­da ge­le­nek­le iliş­ki­nin ken­di­si­ne bak­mak ka­dar, iliş­ki­siz­lik ve ke­sin­ti nok­ta­la­rı­na da bak­mak ge­rek­ti­ği­ni ifa­de et­ti. Ge­le­nek­le iliş­ki “yok” de­mek ye­ri­ne; yok ola­na, ya­ni an­la­tıl­ma­ya­na bak­mak ge­rek­mek­te­dir. Gök­çe, “si­ne­ma­nın bü­tün ide­olo­jik kon­fi­gü­ras­yon için­de­ki ro­lü ve on­dan ba­ğım­sız ola­ma­ma­sı­na eğil­me­nin ya­nı sı­ra, ken­di araç­la­rı­nın ne yap­tı­ğı ve ora­da­ki iş­le­vi­nin ne ol­du­ğu so­ru­la­rı­na da ih­mal­kar­ca yak­laş­ma­ma­lı­yız” şek­lin­de bir so­nuç­la su­nu­mu­nu ta­mam­la­dı.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir