Tarihi Coğrafya Açısından İstanbul’daki Gayrimüslimlerin Mekansal Dağılımı
Fatih Üniversitesi’nde 2009’da tamamladığı ve İstanbul’daki gayrimüslim nüfusun dağılımı ile sosyo-kültürel özelliklerini incelediği yüksek lisans tezini sunan Mehmet Kara, Homeros’un İstanbul’un kuruluşuna dair kayıtları ile sunumuna başladı. İstanbul’un ilk sakinlerinin bugünkü Sarayburnu civarına M.Ö. 600’lerde yerleştiklerini ve şehrin kurucusunun Bizantion; şehrin ilk surlarının da antik Bizantion surları olarak bilindiğini ifade etti. Verdiği tarihî bilgilere göre, surlar, daha sonra da İmparator Konstantin tarafından M.S. 330’larda yapılmıştır. Ardından İmparator Theodosius tarafından şehir surları kuzeye doğru genişletilerek günümüzdeki hâlini almıştır. İstanbul’daki ilk yerleşimler de Sarayburnu çevresinde yoğunlaşmıştır.Fetih öncesinde İstanbul’da Yahudilerin Sirkeci ve çevresinde yaşadıkları bilinmektedir. Daha sonra Yahudiler buradan sürülerek Galata’ya yerleştirilmiştir. XII. yüzyılda buraya gelen bir seyyah, Galata’da 2.000 kadar Romalı Yahudi’nin ve 500 kadar Karaim Yahudisi’nin yaşadığını nakletmektedir. Yahudiler, ayrıca, Balat, Hasköy, Ortaköy, Arnavutköy ve Kuzguncuk’ta yaşamıştır. Ermeni cemaati ise Bizans’ta VI. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürmektedir. XIV. yüzyıla ait Galata’daki kilise, buradaki Ermeni cemaatinin varlığına bir işarettir.Kara, Osmanlı döneminde İstanbul’da şehrin iskânında meydana gelen önemli değişikliklere de değiniyor. Bu bağlamda, Fatih’in ilk olarak suriçinde yaşayan Rum cemaatini buradan çıkararak Müslüman halkı yerleştirdiği bilinmektedir. Fatih iskân siyaseti doğrultusunda Anadolu ve Balkanlar’dan getirilen 100.000 kadar Müslüman ve gayrimüslim nüfusu İstanbul’a yerleştirmiştir. Ayrıca Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Osmanlı hâkimiyeti altına alınmasıyla, Trabzon’daki Rum asilleri Fener semtine; Ermeni cemaati ise Yenikapı, Samatya ve Cankurtaran bölgesine; Rum nüfus -Eyüp hariç Haliç’in iki kısmında bulunan- Fener-Balat ile Galata-Hasköy civarına yerleştirilmiştir. Ayrıca Edirnekapı, Samatya ve Yenikapı-Kumkapı civarına yerleştirilen Rum nüfus da vardır. Yahudilerin, fetih sırasında Fatih’e bağlılıklarını bildirdiklerini ve hatta stratejik bazı bilgiler verdiklerini ileri süren Kara, 1492’de Kastilya Krallığı tarafından İspanya topraklarından sürülen Sefarad Yahudilerinin de İstanbul’da Hasköy, Karaköy ve Galata civarına yerleştirildiklerini belirtti. Avram Galanti XVI. yüzyılda İstanbul’da otuz altı bin Yahudi’nin yaşadığını ve bu cemaatin 44 sinagoga sahip olduğunu kaydetmiştir.XIX. yüzyılda yaklaşık 900 bine ulaşan İstanbul nüfusunun 630 bini Müslüman, 50 bini Yahudi, 120 bini Rum ve 100 bine yakını ise Ermeni halktan oluşmaktadır. Yine XIX. yüzyıldan itibaren boğaz kesiminde yerleşimin artmaya başladığı görülmektedir. Şehrin kuzey kesimine doğru Beşiktaş, Bebek, Arnavutköy, Sarıyer ve İstinye taraflarında; Anadolu yakasında ise Kuzguncuk ile Kadıköy, Moda ve Kalamış civarında -öteden beri varolan- gayrimüslim nüfusta artış görülmeye başlanmıştır.Gayrimüslim nüfusun bugünkü durumuna da değinen Kara, Cumhuriyet döneminde Rum nüfusta bariz bir azalma görüldüğüne işaret ediyor. Günümüzde İstanbul’da 2.500 kadar Rum nüfusun yaşadığı tahmin edilmektedir. Bunlar, bilhassa, Şişli, Feriköy, Bakırköy, Beyoğlu, Cihangir, Kadıköy, Moda, Kuzguncuk ve Adalar civarında ikamet etmektedir. Ermeni nüfus ise yaklaşık 47.000 kişilik bir cemaat olarak hayatlarını sürdürmektedir. İstanbul’daki dağılımı Şişli, Samatya, Kumkapı, Bakırköy, Yeşilköy, Kadıköy, Moda ve Adalar’dır. 22.000 kişiden müteşekkil Yahudi nüfusun 20.000 kadarı da Şişli, Nişantaşı, Moda, Etiler, Teşvikiye ve Tarabya’da meskûndur.Yunanistan ve İsrail’in bağımsız birer devlet olarak kuruluşlarından sonra Rum cemaatin büyük bir kısmının Yunanistan’a, Yahudi cemaatin büyük bir kısmının ise İsrail’e göç ettiğini belirten Kara, Ermenistan’ın bağımsızlığının ardından İstanbul’daki Ermenilerin Ermenistan’a değil, çoğunlukla ABD ve Fransa’ya göç ettiklerine dikkat çekiyor.Gayrimüslim nüfusun günümüzdeki durumunu tespit etme gayesiyle, her üç cemaatin mensuplarıyla yapılan ankette, gayrimüslim halkın kendilerini nasıl tanımladıklarından aylık gelir miktarlarına; eğitim durumlarından bildikleri yabancı dillere; zor zamanlarında kendilerine yardım edecek Müslüman dostları olup olmadığından yurt dışında akrabaları olup olmadığına varıncaya kadar hayatlarının çeşitli yönlerine ışık tutacak sorular sorulmuş. Kara, bu anket sonuçlarına göre, Ermeni cemaatinin Türk toplumuna ve kültürüne en yakın ve aşina cemaat olarak temâyüz ettiğini ileri sürmektedir.