Ondokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Irak’ında “Şiiliğin Yükselişi”
Münih-Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Faruk Yaslıçimen, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamladığı “Sunnism Versus Shi’ism? Rise of The Shi’i Politics and of The Ottoman Apprehension in Late Nineteenth Century Iraq” başlıklı yüksek lisans tezinde Irak bölgesinde “Şiiliğin yükselişi” söyleminin neye tekabül ettiğinin yanısıra Irak’ta yaşayan Şiilerin aynı bölgede yaşayan Sünniler ve Osmanlı idarecileri ile olan karmaşık ilişikler ağının izini sürüyor.İlk olarak, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, gelenekselleştiği varsayılan Osmanlı İmparatorluğu’nun Irak politikasını ele alan Yaslıçimen, bu politikanın 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bilhassa son çeyreğinde, yaşanan değişimi anlamak ve anlamlandırmak açısından oldukça önemli olduğuna işaret etmektedir. Yaslıçimen’in ifade ettiği üzere bu konuda, böyle bir geleneksel politika olduğuna dair devlet vesikalarında açıkça belirtilmiş bir fikre rastlanmamaktadır.İkinci olarak, Irak’taki Şiilerin durumu hakkında literatürdeki bazı temel kabulleri tartışmaya açan Yaslıçimen, bu bağlamda bir taraftan Şiilerin Irak’la olan bağlantısını diğer taraftan da Şii yayılması söyleminin nasıl anlaşılması gerektiğine dair İngiliz ve Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalar neticesinde vardığı sonuçları dinleyicilerle paylaştı.Yitzhak Nakash, Meir Litvak, Gökhan Çetinsaya gibi Irak Şiiliği üzerine çalışmış akademisyenlerin tezlerini de değerlendiren konuşmacı, bu yazarların Osmanlı merkezileşmesinin Bedevi-Şii kabileler üzerindeki tesirine ve Irak’ta Şii yayılmasına dair vardıkları sonuçların, kendi çalışması penceresinden bakıldığında kısmen doğru olabileceğini ifade etti.Akabinde, Osmanlıların varlığından şüphe etmedikleri Şii yayılması karşısında aldıkları tedbirlerin neler olduğunu anlatan Yaslıçimen, buna müteakip belgeler ve mevcut bilgiler elverdiği ölçüde Irak’ta Şiiler ile Sünniler arasındaki toplumsal ilişkilere değindi. Son olarak, Osmanlı devletinin Şiilere karşı kullandığı resmî söylem ile fiilî muamelesi arasında ayrım yapılması gerektiği sonucuna ulaşan Yaslıçimen’e göre, Osmanlıların Şiileri “potansiyel olarak sadakatsiz” gördükleri, hatta Şiilerin kendilerine karşı düşman olduklarını düşündükleri doğrudur. Lâkin bu türden kanaatler genellikle Osmanlı tebaası olmayan Şiiler için geçerlidir.Şii sorununun varlığını zaman içinde değişen Osmanlı bürokratik zihniyetine borçlu olduğu gerçeği göz ardı edilmemekle birlikte Şii sorunu üzerinden kurulan bütün bu söylemin “hayalî bir kurgu” olduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Bu konuda dikkate değer en temel husus, “rakamlarını bilmesek de Şiilik yayılmış olmalı ama asıl önemlisi Şiiliğin artan tesiri ve zaten sayıca fazla olan Şiilerin siyaseten bir anlam ifade etmeye başlamasıdır”.