Felsefe 15 / Platon’un Sofist Diyaloglarında Hakikat ve Aldanma

Paylaş:

Doktora çalışmasına Albert-Ludwigs-Universität Freiburg’da devam edenTolga İnsel, aynıüniversitede 2010 yılında tamamladığı “Platon’un Sofist Diyaloglarında Hakikat ve Aldanma” başlıklı yüksek lisans tezi çerçevesinde bir sunum yaptı.

Platon diyaloglarının, içerikleri, yazılma tarihleri (erken, orta, geç dönem) gibi farklı şekillerde sınıflandırılarak incelenebileceğini söyleyen İnsel, “sofist diyalogları” bağlamında sürdürdüğü çalışmasında, diyaloglardaki şahıslar üzerinden bir sınıflama yapmayı tercih ettiğini ifade etti. İçerdiği karakterler, olay örgüsü ve iç bağlantılar bakımından tiyatro oyunlarını andıran sofist diyaloglarının başlıkları, aynı zamanda, Sokrates’in karşısındaki anakarakterlerdir (GorgiasProtagorasHippiasEuthidemos). Bunların dışında, Thrasimakos’un yer aldığı Politeia’nın ilk kitabı da sofist diyalogları arasında sayılabilir.

İnsel, çalışmasında ikincil kaynaklarda yer alan tarihî bilgiler yerine doğrudan sofist diyaloglarına öncelik verdiğini belirtti. Gerçekten yaşadıkları bilinse de, haklarında çok az bilgi sahibi olduğumuz için bazı sofist karakterlerin diyaloglarda ne oranda gerçeğe uygun şekilde temsil edildiğini ölçmek bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. İnsel’e göre, yüzyıllardır bütüncül halde muhafaza edilen Platon’un sofist diyaloglarına açık bir zihinle yaklaşıldığında, sofistler hakkında tarihî bilgiler içeren metin parçalarına nazaran daha sağlıklı bir tasvir yapılabilecektir.

Sözü geçen karakterlere neden “sofist” dendiğini sormadan önce, esasen “sofist kimdir” sorusuyla meşgul olmak gerektiğini söyleyenİnsel, esas ilgisinin sofistlerin tarihi değil, Platon’un sofist diyaloglarında ortaya çıkan resim olduğunu ifade etti. “Sofistlerin ortak noktası nedir” sorusu anlamlı olsa da diyalogların farklı konular ve karakterler içerdiği göz önüne alınırsa (Politeia’nın ilk kitabında Thrasimakos’la “adâlet”, Gorgias’ta “hitabet”, Hippias’ta “yanlış yapma” ve “güzellik” temaları), bu soruya diyalogların içeriği gözetilerek cevap vermek zordur. Bu nedenle İnsel’e göre, her ne kadar farklılaşmalar mevcutsa da (zira Gorgias ve Protagoras beyefendi, Hippias kendini beğenmiş, Euthidemos alaycı tavırlar takınmaktadır), temaları bir kenara bırakıp karakterlerin Sokrates karşısında sergiledikleri tavırların ortak özelliklerine eğilmek işlevseldir.

İnsel’e göre eserlerdeki canlılığı sağlayan önemli unsurlardan biri, eserlerin diyalog şeklinde yazılmalarıdır. Yunanca diyalog (dialegomai) –yaygın kanının aksine– “iki” veya “ikilik” ile doğrudan ilgili değildir, “aradan geçme” (through) anlamına gelir; zamansallığı, bir süreci ifade eder. Platon’un diyaloglarında, iki kişinin söyleşerek vakit geçirmesini işaret eder. Bunun tam karşıtı ise, “uzun konuşma”dır (makrologia). İnsel’e göre, aksine örnekler görülebilse de, bu yöntemlerden ilki Sokrates’e, ikincisi sofistlere aittir. Diyalogda soru ve cevap birbirini takip ettiğinden iki insanın birbirini anlayıp anlamadığı sınanabilir, fakat uzun konuşmada konuşmacının ne kadar anlaşıldığı ölçülemez. Gorgiasdiyaloğunda Sokrates’in “seni takip edebilmeliyim” demesi, diyaloğun son anlamı hatırlanırsa, beraber adım atmak veya kol kola yürümeyi de ifade eder. Bunun anlamı, diyalogda iki kişiden birinin geride kalmaması, “bilmeyen” iki insanın hakikat arayışı içinde olmasıdır. Üstelik soru-cevap rolleri ikisi arasında sabit de değildir, yer değiştirebilir.

Sofistlerin yaptığı şeye ise epideiksis(gösteri, performans) denebilir. Zira kendi bilgilerini ya da ne kadar bilgili olduklarını karşısındakilere kabul ettirme amacını güderler. İnsel’e göre, bu amacın esasen tarihî bir arka planı da mevcuttur: Yunan kamusal alanındaki düzensizlikler, kimin neyi bildiğinin veya kimin bilgili/bilge olduğunun önem kazanmasına sebep olmuştur. Sofistler, bilgeliğin (sophia) konuşma (legein) esnasında ortaya çıktığını, kendini gösterdiğini iddia etmektedir. Sokrates de insanlarla diyaloğa girdiğinden, yaptıkları iş görünüşte birbirlerine benzemektedir. Platon’un sofist diyaloglarında yapmaya çalıştığı şeylerden biri de, sureten birbirine benzer faaliyet yapan sofistleri ve Sokrates’i karşı karşıya getirerek aslında ne kadar farklı şeyler düşündüklerini ve amaçladıklarını ortaya koymaktır.

Sokrates’in soru-cevap yöntemi, manthaneini, yani karşı tarafı anlamayı ve buna bağlı olarak da ondan bir şeyler öğrenmeyi amaçlar. Sofistlerin yöntemi ise tutarsız, anlaşılmayan, öğrenmeyi gerçekleştirmeyen, çelişkilerle dolu konuşma yapmaktır. Bu nedenle Sokrates, diyalogların sonunda “ben bugün bir şey öğrenemedim” demektedir; bu durum diyalogların aporiaile sonuçlanmasıdır. Sofistler bilme iddiasıyla konuşurken, Sokrates bu iddiayı sorgulamaktadır. İnsel’e göre, birçok diyalogda gözlenebilecek bu stratejisini SokratesHippias’ta ifşa eder: Önce karşı tarafı dinler, kulak verir (puntanomai), söylediklerini dikkatle gözler (skeptomai), sonra tüm söylenenleri bir araya getirir, kavramları tespit ederek birbiriyle ilişkilendirir (sumbainei). Sokrates muhatabından bir cevap alabilirse, cevabın ardından aynı süreci tekrar başlatır. Fakat verilen cevapların tutarsızlıkları ortaya çıkınca, Sokrates doğru bilginin ne olduğunu söylemez, ilk kitabı takiben Sokrates’in konuşmaya devam ettiği Politeiadışında, sofist diyalogları aporiaile sonuçlanır.

Sofist diyalogları vasıtasıyla Platon, Sokrates şahsında bilgi veya bilgelik iddiası karşısında nasıl bir tavır takınılması gerektiğini, sofistler şahsında ise ne yapılmaması gerektiğini göstermektedir. Bir başka deyişle, görünüşte birbiriyle benzer bir faaliyet icra ederlerken, Sokrates aslında “hakikat” (aletheia, örtülü olmayan) ya da “şeylerin olduğu gibi görünmesi” için sorgulama yapmaktadır. Sofistlerin gösterisiyle ve tutarsız bilgileriyle yetinenler ise aslında aldanmaktadır.

İnsel’e göre, Platon’un, diyaloglarda böylesi bir kurgulama yapmasında tarihsellik bulunabilir: Atinalılar görünüşe bakmış, Sokrates’i sofistlerden ayıramamış, onu suçlu bulmuşlardır. Hâlbuki bu ayrımı yapabilmek, bir entelektüel hazırlığı gerekli kılar. Platon bu diyaloglarla, aslında Sokrates’i yaşatarak hakikatin peşine düşmek yerine onu idama mahkum eden Atinalıların aldandıklarını ileri sürmektedir. Platon esasen, bilgelik iddiasıyla karşılaşan Sokrates’in takındığı tutumun örnek alınmasını ve benimsenmesini talep etmekte, böylelikle hakikat ile aldanmanın farkının ortaya çıkacağını söylemektedir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir