Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs (1890-1914)

Paylaş:

Tarihi M.Ö. 4000 ila 3500’lere kadar giden Kudüs üç İbrahimî din için de kutsal bir şehir. Tarih boyunca uğruna nice savaşların verildiği bu kutsal şehrin idaresi, 1517-1917 tarihleri arasında Osmanlı Devleti’ndedir. Türkiye Araştırmaları Merkezinin düzenlediği, “Bir Kitap Bir Yazar” başlıklı program dizisinde, Değişim Sürecinde Bir Osmanlı Kenti: Kudüs (1890-1914) (Phoenix Yayınevi, 2004) başlıklı kitap çerçevesinde son dönem Osmanlı Kudüs’ü masaya yatırıldı. Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamladığı doktora tezini kitaplaştıran Yasemin Avcı eserinde, Osmanlı Devleti’nin Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirdiği bazı idarî reformların Kudüs kentine yansımalarını incelemektedir.

Avcı’nın Kudüs’e olan ilgisi, bir yıllık bir çalışma için gittiği İsrail’de belediye arşivlerini keşfetmesiyle başlar. Yazar bu durumu güzel bir tesadüf olarak değerlendirmektedir. Zira belediye arşivinde hiç kimsenin dokunmadığı 16 defterlik yaklaşık iki bine yakın bir belge koleksiyonuyla karşılaşmıştır. Avcı’ya göre; belediye arşivlerinin önemi, şehir araştırmaları için mühim bir kaynak niteliğini haiz olmasından ve 1517’den 1917’ye kadar Osmanlı idaresinde bulunan Kudüs’le ilgili yerel evrakları ihtiva etmesinden ileri gelmektedir.

Şehre ilişkin araştırmaları esnasında Avcı’nın dikkatini çeken bir başka husus, Kudüs’e; bilhassa 19. yüzyıl Kudüs’üne, dair pek çok çalışma bulunmakla birlikte bunların ekserisinde, Haim Gerber’in Kudüs’te Osmanlı Yönetimiadlı kitabı hariç, Kudüs’teki Osmanlı yönetimine ilişkin pek fazla bir şey söylenmemesi. Bu noktada, Avrupalı misyoner örgütleri ile 1882’den itibaren bölgeye gelen Yahudi cemaatlerinin bu durumun oluşmasındaki rolüne atıf yapan, başka bir deyişle şehirdeki değişimin Batı merkezli açıklanmak istenmesinin bunda önemli bir payı olduğunu vurgulayan Avcı, bu bakış açısının dengelenmesi gerekliliğinin altını çiziyor.  Kaynakça olarak mahalli evrakları (belediye zabıtları, Ali Ekrem koleksiyonu), merkezdeki arşivleri (iradeve yıldız tasnifi) ve İngiliz arşivini kullanan Avcı, bu kaynaklar aracılığıyla, Kudüs’teki belediye mevzuatının nasıl uygulandığı, belediye meclisi kararlarının nasıl çıkarıldığı, diğer mahallî yönetim kurumlarıyla merkezi hükümetin ilişkisi, belediyenin mali olanakları ve özerk bir kurum olup olmadığı gibi birçok sorunun da cevabına ulaşıyor.

Kitabın ana teması ise bir din kenti olan Kudüs’ün –din kenti olma özelliğini korumaya devam etmekle beraber– 19. yüzyılın yarısından itibaren idarî-siyasî merkeze doğru evrilmesi etrafında şekillenmektedir. Bu evrilmede özellikle Osmanlı’nın Tanzimat’tan itibaren uyguladığı idarî reformların rolü büyüktür. Bu idarî reformlar merkezi etkinliği arttırmak maksatlı bürokratik kurumsallaşmanın oluşturulmasıdır ki belediyecilik bunun bir örneğini oluşturur. Bu merkezi etkinliği arttırmada Kudüs şehir eşrafının payı da unutulmamalıdır Avcı’ya göre. Önemli dinî mevkileri dolduran ulema mensubu Kudüs eşrafı 1880’lerden itibaren belediye başkanı, meclis-i idarede başkan, askere alma komisyonunun başkanı gibi birçok idarî mevkii doldurmuştur. Başka bir deyişle Avcı’nın belirttiği üzere, Kudüs eşrafı Tanzimat’ın getirdiği reformların sonucunda geleneksel, dinî önderliklerini idari etkinliklerle birleştirerek politik bir kimliğe dönüştürmeyi başarmışlardır. İşte bu düzenlemelerle Osmanlı Devleti Kudüs halkı nezdinde daha çok görünür olmuştur. Sözkonusu düzenlemelerin Kudüs şehrinde artış göstermesinde ise 19. yüzyılın yarısından sonra Avrupalı devletlerin Kudüs şehri üzerindeki nüfuz mücadelelerinin başlaması ile 1882 yılında Mısır’ın İngilizler tarafından işgal edilmesi etkilidir. Bütün bunların yanında Kudüs’te Osmanlı idaresi sona erdikten sonra da devam edecek çok önemli bir belediye geleneği ortaya çıkmıştır.

Kudüs şehrindeki değişimde Kudüs’ün idarî-siyasî bir merkeze dönüşmesinin dışında Yahudi göçü ile Avrupalı devletler arasındaki nüfuz mücadelesi de önemlidir. Ayrıca Kudüs’e çok yüksek oranda yabancı nüfusun gelmesi şehrin sur dışına doğru genişlemesine ve Kudüs belediyesinin çalışmalarının kısıtlanmasına neden olur. Son olarak Avcı, Osmanlı Devleti’nin Kudüs’ün kentsel gelişimine katkısını ve 19. yüzyılda Kudüs’teki değişimi Yafa Kapısı ve yolu ile 1863’te kurulan ilk hükümet konağı (ilk modern belediyelerden birini oluşturması bakımından önemlidir) gibi yapılar üzerinden görebilmenin mümkün olduğuna dikkat çekmektedir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir