Schleiermacher: Bir Hermenötik Klasiği?

Paylaş:

Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tezgâhtakiler toplantı serisinin Aralık ayındaki konuklarından biri de İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Aliy’di. Schleiermacher’e olan ilgisinin Alman idealizmi üzerine olan çalışmalarından kaynaklandığını söyleyen Aliy, yakın zamanda yayınladığı Teolog, Filozof Schleiermacher: Yaşamı, Eserleri, Felsefesiadlı kitabı vesilesiyle genel olarak Schleiermacher’in felsefesi ve özel olarak da filozofun hermenötik sahasına yaptığı katkılar üzerine konuştu.

Konuşmasına Schleiermacher’in eser verdiği alanlardan bahsederek başlayan Aliy, filozofun bugünkü Avrupa düşüncesinin pek çok alanına göz ardı edilemeyecek ölçüde büyük tesirlerde bulunduğunu, fakat çok üretken bir filozof olan Schleiermacher’in külliyatından henüz ancak yüzde altmış oranında bir kısmı neşredilebildiği için bu tesirlerin tam olarak açığa çıkarılamadığını söyledi. Aliy, filozofun bütün bu üretkenliğine rağmen dönemdaşları olan Hegel, Fichte ve Schelling’in gölgesinde kaldığını da belirtti.

Aliy’e göre Schleiermacher öncelikle bir teolog, daha sonra da diyalektik, etik, din felsefesi, felsefi teoloji, pedagoji, psikoloji, estetik ve siyaset felsefesi sahalarına çok önemli katkılarda bulunmuş bir filozoftur. Onun teoloji sahasındaki en önemli eseri aydınlanmacı din anlayışını şiddetle eleştirdiği Din Üzerine Konuşmalaradlı eseridir. Ayrıca Berlin Üniversitesi Teoloji Fakültesi’nin kurucusu da olan Schleiermacher, burada okutulacak müfredatı belirlemiştir. Bugün Amerika’daki Protestan teoloji fakültelerinin neredeyse tamamı hâlâ onun hazırladığı bu müfredatı esas almaktadır.

Felsefe ve felsefe tarihi arasında yöntemsel bir ayrılık olsa da sistematik bir birlik olduğunu düşünen Schleiermacher, hermenötik yöntemini kullanarak Platon’un diyaloglarını tarihlendirdiğini belirten Aliy,  günümüzde de onun yaptığı bu tarihlendirmenin dikkate alındığını ifade etti. Din felsefesi sahasına da önemli katkılar yapan filozof, dini “mutlak bağlılık duygusu” olarak tanımlamış, bu sebeple Hegel’in yoğun eleştirilerine maruz kalmıştır. Aliy’e göre, Marks-Engels çizgisindeki materyalist din eleştirisi de aslında Schleiermacher’in din felsefesi alanındaki görüşlerini hedef almaktadır. Aktif olarak siyaset yapan filozof, siyaset felsefesiyle, özellikle de “devletin kuruluşu” meselesiyle ilgilenmiş ve bu konuda ileri sürülen bütün klasik teorileri eleştirerek sosyalleşme ve devletleşmenin aynı şey olduğunu, dolayısıyla bu konuda özel bir teori geliştirilemeyeceğini vurgulamıştır.

Konuşmanın ilerleyen kısımlarında Schleiermacher’in hermenötiğin bir kurucusu değil ancak çok önemli bir temsilcisi olduğunu vurgulayan Aliy, onun bu sahadaki önemini şu sözlerle açıkladı: “Schleiermacher’in hermenötik tarihindeki önemi, çoğu araştırmacının kabul ettiği üzere, onu yalnızca teoloji, filoloji ve hukuk felsefesine bağlı özel bir hermenötik olmaktan çıkararak genel bir hermenötik bilim haline getirmesinde aranmalıdır.” Nitekim Schleiermacher’e göre hermenötiğin asıl meselesi de “anlama praksisi için bilimsel bir teori geliştirmek”tir.

Schleiermacher hermenötiği “bir konuşmanın ya da metnin mükemmel bir biçimde anlaşılmasını hedefleyen ve bize yabancı olan bir konuşmanın anlaşılmasını konu edinen bir sanat öğretisi ya da sadece bir tekniktir” şeklinde tanımlamıştır. Aliy’e göre burada önemli olan nokta metinle konuşma arasında bir ayrım yapılmamasıdır. Nitekim Schleiermacher İncil’i de bir konuşma olarak değerlendirmiş ve hermenötik yöntemi İncil’e de uygulamıştır. İncil’deki ayetleri tek tek ele alıp bağımsız sözler olarak anlamaya çalışan filozof, daha sonra bütün İncil’in dökümünü yaparak bu ayetleri bütün içine nasıl yerleştirebileceğini düşünmüştür. Bu çalışmaların neticesinde Schleiermacher, İncil’de yer alan dört adet mektubun sahte olduğunu iddia etmiştir.

Son olarak Schleiermacher’in, yorumlama yöntemlerini birbirini tamamlayan “gramatik, komperatif, objektif” ve “psikolojik, sezgisel, subjektif” şeklinde iki kola ayırdığını ifade eden Aliy, bu iki yaklaşımdan ilkinin dil-edebiyat kurallarıyla sınırlı olup özdeş aklın bildirimlerini açıklamayı, diğerinin ise yazarın ufkuyla birleşip bireysel olan konuşmayı yeniden kurmayı amaçladığını vurguladı. Aliy’in konuşmasının ardından toplantı katılımcıların sorularıyla devam etti.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir