Mahalle: Yeni Bir Paradigma Mümkün mü?

Paylaş:

Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi “Şehir ve Mahalle Konuşmaları” başlığı altında Eylül 2017 – Mayıs 2018 arasında ve ayda bir defa gerçekleştirilecek olan yeni bir konuşma serisi başlattı. Şehir ve mahalleyi tarihi, mimari, sosyal ve kuramsal çerçevelerde ele alan sunumlara yer verilecek bu konuşma serisinin ilk oturumunda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi İmre Özbek Eren’i ağırladık ve kendisinden Mahalle Yeni Bir Paradigma Mümkün mü? başlıklı kitabı üzerine bir sunum dinledik.

Eren, mahalle konusu üzerine yoğunlaşmasında rol oynayan etkenleri sayarken henüz dokusunu yitirmemiş bir mahalle ortamında büyümüş olmasını, korumacılığa meyilli bir karaktere sahip olmasını, doktorada ve sonrasında yaptığı çalışmaları zikretti. Öte yandan, bu kitabın ortaya çıkış sürecini hızlandıran esas unsur ise üniversite bünyesinde İstanbul’un farklı bölgelerindeki (Arnavutköy, Çukurbostan, Yel Değirmeni, Çengelköy, Fikirtepe, Kozyatağı) mahallelerde yaptıkları ve “mahalle nedir” sorusuna yoğunlaştıkları anket çalışması olmuş. Zira mahalle olgusuna kuramsal bir yaklaşım geliştirme arayışı bu alan araştırması sonrasında yoğunlaştığı çalışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkmış ki bu anketin sonuçlarına kitabın son bölümünde de yer vermiş.

Küreselleşmenin dünyayı küçültmesine ve uzamımızı büyütmesine mukabil kendi karşıtlığını da oluşturduğunu dolayısıyla eş zamanlı olarak yerele verilen önemin (ve bu çerçevede mekan ve mahallenin de) arttığını belirten yazar, sürdürülebilir mahalle yenileşmeleri, sürdürülebilir komşuluk planlamaları gibi hususlarda yapılan çalışmaların sayısında önemli bir artış gözlemlendiğinin altını çizdi. Kendisinin kaçınılmaz olarak konuyu bir mimar gözüyle ele aldığını ancak planlama, tasarım, mekan sosyolojisi, yerel yönetimler ve sosyal bilimlerin pek çok branşının da meseleye ilgi duyduğunu ve duyması gerektiğini belirten İmre Özbek Eren’in temel sorusunu “mahallenin güncel portresi ne olmalıdır? Mahallenin geleceğine veya geleceğin mahallesine dair neler söyleyebiliriz? Ve bunu nasıl yapabiliriz? ” soruları teşkil ediyor. Mahalleyi bu sorular çerçevesinde ele alırken Eren, Thomas Kuhn’un “paradigma” ve Sabri Ülgener’in “zihniyet” kavramlarından yararlanıyor. Bu bağlamda yapılması gereken, toplumsal bellekte hâlâ varlığını canlı bir şekilde koruyan mahalleyi olduğu gibi bugüne taşımak değil, yeni bir paradigma kurmak ve yeni paradigma çerçevesinde yeni bir inşa faaliyetine girişmek. Bunu yaparken de mahalleyi her şeyden önce bir “zihniyet”in ürettiği sistem, bir değerler sistemi olarak ele almak gerekiyor. Hiç kuşkusuz bunları yapabilmek için de eski mahalleyi yakından tanımak gerekiyor. Ancak Eren’in altını çizdiği husus bu noktada bir öykünme ve nesneleştirme tavrından şiddetle kaçınmanın ve buna mukabil geçmişe yaslanmanın gerektiği oluyor. Bu aşamadan sonra günümüzün mahallesini tartışabilmek ve inşa edebilmek için yapılması gereken ise soyutlamalar yapmak. Yarına dair bir şey söyleyebilmek için soyutlamalar yapmak, “mahalle”yi teşkil eden her bir öğenin soyut ve kavramsal bir düzeyde ele alınması ve ona vücut veren değerlerin tespit edilmesidir. Yeni ve sürdürülebilir bir mahalle paradigması oluşturabilmek için gözden kaçırılmaması ve hesaba katılması gereken bir başka boyut ise güncel dinamikler, güncel hayat tarzları, tezahürler. Eren’e göre ancak bu iki olgular ve bulgular bütününü anlamlı bir bağlam içerisine bir araya getirerek ve derin tahlillere (senteze değil) tabi tutarak günümüz için yeniden bir “mahalle” üretiminden bahsedebiliriz.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir