ABD’nin II. Dünya Savaşı Sonrası Stratejilerinde Bölgesel Politikaların Koordinasyonu

Paylaş:

2. Dünya Savaşı, 19. Yüzyılın sonlarında yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan geçiş dönemi ile birlikte oluşan yeni jeopolitik düzenin belirli bir aşamasıdır. Daha doğrusu bu yeni düzenin başlangıcıdır. 19. Yüzyıldaki klasik Avrupa kuvvetler dengesinin yerini 2. Dünya Savaşı’nda sonra iki kutuplu bir düzen almıştı. Uluslararası sistem, 20. Yüzyılın başında 2. Dünya Savaşı’na kadar bir geçiş dönemi geçirmiştir ki bu dönemdeki bir kısım ittifaklar, soğuk savaş olarak adlandırılan yeni sistem içinde de belirleyici olmuştu. İki kutuplu sistem 1980’lerin sonunda yıkıldı.
Klasik Avrupa kuvvetler dengesinde başrol oynayan İngiltere, 19. Asrın başrol oynayan İngiltere, 19. Asrın sonlarında iniş halindeydi. Kıta Avrupasında Alman, Pasifik bölgesinde Japon trendinin yükselmeye başladığı bu dönem, Amerikan dış politikası açısından da bir dönüm noktasıdır. ABD, Monroe Doktrini (1823) ile ilan ettiği izolasyon politikasını terk etmiş, hızla bir süper güç olma yolunda adımlar atmıştı. Geleneksel Amerikan dış politikası, Amerikan çıkarlarını Kuzey Amerika kıtası ve dünyanın küçük bir bölümü ile sınırlamıştı. Ancak 1. Ve 2. Dünya Savaşı ile Amerika kıtası dışına müdahil bir güç olarak çıkan ABD, savaş sonrası bölgesel ve global stratejilerini dünya liderliği pozisyonuna göre şekillendirmeye başladı. Böylece yüz yıldan uzun bir süre “great game”i oynayan İngiltere’nin yerini bir başka Anglo-Sakson gücü, ABD aldı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir