Batı Medeniyet-İçi Hakimiyet Mücadelesi ve Medeniyet-Dışı Düşman Tasavvuru
Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tezgâhtakiler programının Ağustos ayındaki konuğu Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde doktora öğrencisi olan Hayriye Asena Demirer Akmaner idi. Bitirmek üzere olduğu “Batı Medeniyet-İçi Hakimiyet Mücadelesi ve Medeniyet-Dışı Düşman Tasavvuru” adlı doktora çalışmasını bizlerle paylaşan Demirer Akmaner, tarih içinde insanlığın iktidar mücadelesinin önemli ve etkili bir kesiti olan çağımızı farklı bir bakış açısıyla ele aldı.Akmaner tezinin temel amacını, özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılın hem siyasal hem de kültürel açmazlarını belirterek açıkladı: “Bir taraftan medeniyetler çatışması paradigmasının nasıl Soğuk Savaş sonrası gelişmeleri açıklamak şöyle dursun üstünü örttüğüne yönelik bir izah getirmek, diğer taraftan da Batı içi hakimiyet değişiminin seyrinden yola çıkarak bu gelişmeleri açıklamaya yönelik alternatif bir bakış açısı önermektir.” Akmaner öncelikle tezdeki bu amacını gerçekleştirebileceği kavramsal zemini olan bir tespite yönelmiş ve bu yolda bir yöntem geliştirmiştir. Yöntemi kısaca şöyle özetlenebilir: Oryantalist okumaların karşısına siyasal oksidentalist bir tavırla çıkmak sorunu tersinden tekrar inşa etmek anlamına gelir. Bu nedenle yaşanan çatışmanın tarihî zeminini, temel kavramlar ve bu kavramlar üzerinden oluşturulan argümanlarla kurmak gerekir. Böylece mesele hem felsefî bir derinlik kazanır hem de farklı bir uluslararası ilişkiler araştırması niteliğine kavuşur. Bu yöntem ve tutumun yaşanan sorunlara daha uzun vadede ve daha özsel çözüm getireceği konusunda Akmaner’e katılıyoruz.Temel amaç ve yöntemini böylece dile getirdikten sonra, içinde bulunduğumuz tarihsel süreçte karşılaşılan sorunların açıklanmasında Soğuk Savaş paradigmasının yetersizliğini öne sürüp medeniyetler çatışması kabul ve iddiasıyla yeni bir paradigmanın temellerini atan Huntington’la birlikte medeniyet kavramının tekrar tartışmaya açıldığını dile getirerek, medeniyet-güç-kuvvet-otorite-meşruiyet ve egemenlik kavramlarının geçirdiği dönüşümü aktarmaya çalıştı. Ardından, medeniyet-içi mücadele taraflarını bir arada tutarak güç temerküzünün medeniyet-dışı düşman tasavvuruyla derinleştirilmesi ve Atlantik İttifakı’nın korunmasını amaçlayan medeniyetler çatışması paradigmasının, Aydınlanmanın rasyonel-evrensel ve hümanist medeniyet kabulünün farklı -başka bir ifadeyle- çoğulcu medeniyet kabulüne dönüştürülmesini vurguladı. Bu dönüşümün Batı tarihi içinde ilk olmadığı, Haçlı Seferleri ile benzer bir dönüşümün yaşandığı iddiasında bulundu.Gerçekten de Batı’nın tarihî serüveni incelendiğinde yaşanan olaylar arasında birebir değil ama birbirini çağrıştıran benzerlikler göze çarpmaktadır. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte önemli sebeplerinden biri, bakış açısını biçimlendirirken esas alınan kaynakların, referans noktalarının tek ve belirli bir sürece işaret etmesidir. Bu yöneliş (işaret) öyle bir yapıdadır ki tarih yazımını da biçimlendirmektedir. Akmaner bu tarihsel benzerliği anakronik şaşmadan uzak, güç-iktidar ilişkilerinden doğan çatışmalar ve üretilen çözümler üzerinden temellendirdi. Konuşmacı tezin başlığında da dile getirilen kabulünü Batı tarihi içinden iki örnekle açıklamaya çalıştı:Dikey ve yatay düzlemde Katolik Kilisesi ile Doğu Roma ve Avrupa ile ABD arasında yaşanan mücadeledeki benzerlik, tezin başlığındaki ilk kabul olarak “medeniyet-içi mücadele” çerçevesinde kurulmaktadır. Akdeniz birliği ve imparatorluğun hegemonyasını kendi çatısı altında toplama mücadelesi Katolik Kilisesi ile Doğu Roma arasındaki çatışmayı gösterirken, Avrupa (tarih-insan-akıl kabulleriyle felsefî derinliğini ve uluslararası karar mekanizmalarını Aydınlanma ile biçimlendiren Avrupa ile I. ve II. Dünya savaşlarının ardından yeni bir yükselişe geçen Avrupa) ile medeniyet-içi rakibi ABD arasında yaşanan mücadelenin AB çatısı altında birleştirilmesi çabası da günümüzdeki gerilime işaret etmektedir.Tezde dile getirilen bir diğer benzerlik ise Haçlı Seferleri sürecinde Papalığın oluşturduğu medeniyet-dışı düşman tasavvuru ile ABD ve ekonomi-politik entegrasyonunu yatay ve dikey düzlemde derinleştirmeye başladığı dönemde AB’nin ortak bir düşman tasavvuru oluşturması arasında “medeniyet-dışı düşman” oluşturma çerçevesinde ortaya konulmaktadır.Akmaner’in verdiği örnekler ve kurduğu ilişkiler ışığında tarihe tekrar bakıldığında bu benzerliklerin metazori olmadığı, inşa edilmeye çalışılan uluslararası hukuk söylemlerinin, politik çatışmaların/uzlaşmaların ve ekonomi politikalarının ge(tiri)ldiği koordinatları gösterdiği açıktır. ABD Başkanı G. W. Bush’un dil sürçmeleri!, Papa 16. Benedikten’nin talihsiz açıklamaları ve Ortadoğu’da yaşanan katliamların, Batı medeniyetinin Milenyum beklentilerinin bir uzantısı olarak değerlendirilmesi, tarih bilincinin kavi bir duruşla perçinlenmesini apaçık kılmaktadır. Bu noktada, çalışmanın amacı ve yönteminin, ortaya çıkan bu tablonun felsefî ve tarihî kavramlarının ve argümanlarının incelendiği teorik bir yapı olduğu tekrar dile getirilmelidir.Medeniyet-içi mücadele ve medeniyet-dışı düşman tasavvurunu konu edinen ve teorik çerçeveyi farklı bir bakışla ele alan, tarihî incelemeleri ve kavram dönüşümleri merkeze alarak hazırlanın tez çalışmasının temel kabul ve iddiaları şu şekilde ifade edilmektedir: “Temel kavramlar zihniyeti şekillendiren köşe taşlarıdır, dolayısıyla bir zihniyeti anlayabilmek için temel kavramlara yüklenen anlam değişimlerini tespit etmek ve pratiğe nasıl yansıtıldığını gözlemlemekten daha verimli bir yöntem düşünemiyoruz.”Akmaner’in sunumu, tezde ortaya konulan teorik çerçeveyi temellendiren tarihî örneklerin konuşulduğu soru-cevap faslıyla tamamlandı.