Soğuk Savaşta Çin Dış Propaganda Söylemi: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği “Çin Konuşmaları”nın ikinci konuğu Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Çağdaş Üngör’dü. Üngör, Binghamton Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamladığı “Reaching the Distant Comrade: Chinese Communist Propaganda Abroad 1949-1976” başlıklı tezi bağlamında “Soğuk Savaşta Çin Dış Propaganda Söylemi: Yabancı Dil Yayınları ve Pekin Radyosu” başlıklı bir sunum yaptı.Üngör, Çin Dışişleri Bakanlığı Arşivi’ndeki dokümanları ve propaganda teşkilatında çalışmış kişilerin hatıratlarını temel alan çalışmasında, konvansiyonel Soğuk Savaş literatürüne farklı bir bakış açısı getirmektedir. Üngör’e göre bu yeni kaynaklar Çin propagandasının birçok farklı yönünü ortaya çıkarırken, dış politika ile propaganda arasındaki ilişkiyi farklı bir düzlemde yeniden gündeme getirmektedir. Üngör, konvansiyonel Soğuk Savaş tarihi çalışmalarının askerî ve devletlerarası ilişkilere odaklandığını; bu yönüyle propaganda ve ikna faaliyetlerini görmezden geldiğini ifade etti.Üngör, “propaganda” kelimesinin (xuanchuan) Çincede nötr bir çağrışımı olduğunu belirtirken, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Mao Zedong dönemindeki (1949-1976) dış propaganda faaliyetlerini, Pekin Radyosu ve Yabancı Dil Yayınları bağlamında ele aldı. Söz konusu yayınların, Çin’in Soğuk Savaş yıllarında içinde bulunduğu diplomatik izolasyonu kırmak için kullandığı “halk diplomasisi” kanallarından biri olarak öne çıktığını belirten Üngör, 1950’lerden 1970’lere kadar Çin’in değişik dillerde yaptığı yayınlar aracılığıyla yabancı halklara ulaşmak ve onları kendi tarafına çekmek için gayret sarf ettiğini vurguladı.Üngör sunumunda Çin dış propaganda teşkilatında öne çıkan prensiplerden de bahsetmiştir. Bu prensiplerden en önemlisi shishi qiushi (kanıtlara dayanan doğru habercilik) ilkesidir ki, bu da Mao Zedong’un “yalan söylerseniz izleyiciyi kaybedersiniz” söylemi etrafında şekillenmiştir. Ancak, Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi döneminde bu prensip etkisini kaybetmiş, sözkonusu dönemlerde oldukça abartılı ve yanlı bir propaganda söylemi benimsenmiştir. Bir başka önemli prensip de neiwai youbie (ülkenin içi ve dışı farklıdır) idi. Bu prensip doğrultusunda Pekin Radyosu ve Yabancı Dil Yayınları, gerek içerik gerekse format itibariyle iç propaganda teşkilatından ayrışıyordu. Çin’deki yabancı dil medyası, yurtdışındaki dinleyici/izleyici kitlelerine ulaşırken, bu kitlelerin coğrafî, kültürel, siyasî açıdan Çinli dinleyici/izleyicilerden farklı olduğu konusunda uyarılmıştır. Ancak iç ve dış propagandanın birbirinden farklı olması gerektiğini vurgulayan bu prensip de, siyasî kampanyaların etkin olduğu dönemlerde gözden düşmüştür.Üngör’e göre, sözkonusu dönemde Çin yabancı dil medyası, ülkenin resmî dış politikasının bir izdüşümü olarak, “Çin karşıtlığı”nın kol gezdiği ülkelerde alternatif bir Çin algısı oluşturmaya çalışmıştır. Üngör sunumunda bu yayınların içeriğinden söz ederken, hem Çin’in genel propaganda söylemine hem de bu ikna çabasının etkilerine ve sınırlılıklarına vurgu yaptı. Çin’in 60’larda hem Sovyetler’e karşıt bir pozisyon alması hem de Batı Bloku tarafından dışlanmış olması nedeniyle propaganda faaliyetlerinin Çin dış politikasında çok ciddi bir işlev gördüğünü söyleyen Üngör, başta Pekin Radyosu olmak üzere propaganda medyasının Çin’in üçüncü dünya ülkeleriyle yakınlaşması konusunda önemli bir işlev gördüğünü belirtti. Bu dönemde Çin’in dış propaganda yayınlarında kullandığı dillerin sayısı artmış ve propaganda teşkilatında örgütsel bir genişleme söz konusu olmuştur.