Kanada Üzerine İlk İzlenimler

Paylaş:

Uzun bir yol­cu­lu­ğun ar­dın­dan Cu­ma gü­nü öğ­le­ye doğ­ru To­ron­to Ha­va­ala­nı’na ini­yo­rum. Da­ha ön­ce Chi­ca­go Ha­va­ala­nı’nda çok çe­şit­li in­san top­lu­lu­ğu­nu bir ara­da gör­me­sem To­ron­to Ha­va­ala­nı be­ni ol­duk­ça et­ki­ler­di di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Et­raf­ta ne­re­dey­se dün­ya­nın her ye­rin­den fark­lı fark­lı in­san­lar, ora­dan ora­ya ko­şuş­tu­ru­yor­lar. Ha­va­alan­la­rı mo­dern za­ma­nın li­man­la­rı… O ül­ke­nin bü­yük­lü­ğü­nü, ge­liş­miş­li­ği­ni, kü­re­sel bir güç olup ol­ma­dı­ğı­nı gös­te­ren te­mel gös­ter­ge­ler­den bi­ri san­ki.

Dün­ya­nın en koz­mo­po­lit şeh­ri: To­ron­to

To­ron­to Ha­va­ala­nı da as­lın­da Ka­na­da’nın ulus­la­ra­ra­sı viz­yo­nu­nu, göç­men­lik po­li­ti­ka­la­rı­nı özet­ler gi­bi. Dün­ya­nın dört bir ye­rin­den ye­ni bir ha­yat kur­mak için bu ül­ke­ye gel­miş fark­lı din ve dil de bin­ler­ce in­san… Her bi­ri sa­vaş­lar­dan, zu­lüm­ler­den, yok­sul­luk­tan ka­çıp gel­miş; ha­ya­ta bir şe­kil­de tu­tun­ma­ya ça­lı­şan göç­men­ler…

Ha­va­ala­nın­dan zih­nim­de uçu­şan so­ru­lar­la ay­rı­lı­yo­rum. Ilık bir son­ba­har gü­nü. Ge­niş oto­ban­la­rın iş mer­kez­le­riy­le ka­vuş­tu­ğu, ye­şil ta­be­la­la­rı sa­vur­ta­rak ge­çen Ame­ri­kan ara­ba­la­rıy­la bu­ra­sı Ame­ri­ka mı Ka­na­da mı bir an şa­şı­rı­yo­rum. Sa­hi ara­da bir fark var mı? Ara­da fark­lar var­mış, bu­nu tec­rü­be ede­rek öğ­re­ni­yo­rum.

To­ron­to bel­ki de dün­ya­nın en koz­mo­po­lit şeh­ri. Cad­de­de yü­rür­ken, oto­bü­se bin­di­ği­niz­de he­men he­men her yer­de be­yaz Ka­na­da­lı­dan çok göç­men var çev­re­niz­de. Çin­li­si, Arap’ı, Po­lon­ya­lı­sı her dil­den ve din­den in­sa­nı ay­nı ka­re için­de ya­ka­la­yı­ve­ri­yor­su­nuz. Bu çe­şit­li­lik tu­haf bir şe­kil­de ken­di­ni­zi gü­ven­de his­set­me­ni­zi, bu ye­ni or­tam­da yal­nız ol­ma­dı­ğı­nı­zı dü­şün­me­ni­zi sağ­lı­yor. Bu da Ka­na­da’ya da­ha ko­lay uyum sağ­la­ma­nı­zı (hat­ta ba­zı­la­rı için ai­di­yet his­si­ni) ko­lay­laş­tı­rı­yor. As­lın­da bu New York, Chi­ca­go, Los An­ge­les’ta da his­set­ti­ğim fa­kat en çok To­ron­to’da tec­rü­be et­ti­ğim bir duy­gu.

Ka­na­da’ya va­rı­şı­mın ikin­ci gü­nün­de To­ron­to’ya ara­bay­la iki sa­at me­sa­fe­de­ki Lon­don’a doğ­ru yo­la çı­kı­yo­rum. Bi­zim Mer­ce­des 403 oto­büs­le­rin kon­fo­ru­nu ara­tan Grey­ho­und’un es­ki bir oto­bü­sü­ne bi­ni­yo­rum. Al­lah­tan oto­büs ge­niş mi ge­niş. Yağ­mur­lu bir gün. Et­raf ye­şil mi ye­şil. Yol bo­yun­ca ül­ke­nin sem­bo­lü ol­muş çı­nar ağa­cı­na ben­ze­yen ağaç­lar çı­kı­yor kar­şı­ma. Her yer ağaç, yer­le­şim ye­ri ise ol­duk­ça az. Yü­zöl­çü­mü açı­sın­dan dün­ya­nın en bü­yük ikin­ci ül­ke­si olan bu kos­ko­ca ül­ke­de yak­la­şık otuz beş mil­yon in­sa­nın ya­şa­dı­ğı­nı öğ­ren­mek ne­den­dir bil­mem bi­raz ha­yal kı­rı­lı­ğı­na uğ­ra­tı­yor be­ni.

Ka­na­da her yıl iki yüz el­li bin ci­va­rın­da ye­ni göç­men ka­bul edi­yor. Göç­men­lik­te ge­nel ola­rak iki te­mel kıs­tas var. İn­san­lar ya ül­ke­le­rin­de di­nî, si­ya­sî, et­nik bas­kı gör­dük­le­ri­ni id­di­a ede­rek sı­ğın­ma ta­lep ede­bi­li­yor­lar ya da bel­li kıs­tas­la­rı ya­ka­la­mış iyi eği­tim­li ve iş tec­rü­be­si olan­lar pu­an he­sa­bı­na gö­re va­tan­daş­lı­ğa hak ka­za­na­bi­li­yor­lar. Ye­te­nek­li in­san­la­ra va­tan­daş­lık ver­mek an­la­şı­la­bi­lir bir şey de, ne­den ge­nel­de ka­li­fi­ye ol­ma­yan bu ka­dar çok mül­te­ci­ye va­tan­daş­lık hak­kı ta­nı­nı­yor, be­ni dü­şün­dü­rü­yor. Bu da Ka­na­da’nın uç­suz bu­cak­sız top­rak­la­rın­da ve de­ği­şen de­mog­ra­fik ya­pı­sın­da sak­lı sa­nı­rım. Di­ğer en­düs­tri­leş­miş ül­ke­ler gi­bi Ka­na­da’da da uzun sü­re­dir genç ve yaş­lı nü­fus ara­sın­da­ki den­ge bo­zu­lu­yor. Ül­ke­nin top­lam nü­fu­su için­de­ki yaş­lı nü­fus ora­nı de­vam­lı ar­tı­yor. Top­lu­mun yaş­lan­ma­sı uzun va­de­de ik­ti­sa­dî ve top­lum­sal so­run­la­rı be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor. Çö­züm ola­rak uy­gu­la­nan ik­ti­sa­dî po­li­ti­ka­lar dı­şın­da, göç­men­lik po­li­ti­ka­la­rı da bo­zu­lan genç-yaş­lı den­ge­si­ni dü­zelt­me­ye yö­ne­lik.

İkin­ci ne­sil göç­men­ler da­ha ba­şa­rı­lı

Mül­te­ci­ler ucuz iş­gü­cü ola­rak ge­nel­de hiz­met sek­tö­rün­de is­tih­dam edi­li­yor. Mül­te­ci ola­rak ge­len göç­men­ler Ka­na­da­lı­la­rın pek de yap­mak is­te­me­di­ği emek yo­ğun dü­şük üc­ret­li iş­le­ri ya­pı­yor­lar. Mar­ket­ler­de lo­kan­ta­lar­da hiz­met ve­ren, et­ra­fı te­miz­le­yen, gar­son­luk ya­pan in­san­la­rın bir­ço­ğu göç­men. İs­ta­tis­tik­le­re ba­kıl­dı­ğın­da ise ikin­ci ne­sil göç­men­ler bir ön­ce­ki ku­şak­tan çok da­ha ba­şa­rı­lı olup top­lum­da da­ha iyi yer­le­re ge­le­bi­li­yor­lar. Bu nok­ta­da Ka­na­da ba­zı Av­ru­pa ül­ke­le­ri gi­bi yıl­lar­dır ben­zer se­bep­ler­den göç­men ka­bul eden fa­kat bir tür­lü göç­men­le­rin en­teg­ras­yo­nu­nu sağ­la­ya­ma­yan ül­ke­ler­den ay­rı­şı­yor. Bu ba­şa­rı­nın sır­rı Ka­na­da’nın bir­çok ül­ke­ye gö­re da­ha iyi uy­gu­la­dı­ğı çok­kül­tür­lü­lük po­li­ti­ka­la­rın­da sak­lı.

Lon­don’a var­dık­tan bir­kaç gün son­ra asis­tan­lar için ya­pı­lan ta­nı­tım top­lan­tı­sı­na ka­tı­lı­yo­rum. Da­ha ilk top­lan­tı­da ka­dın­lar, ya­ban­cı­lar ve yer­li­le­re kar­şı ay­rım­cı­lık uy­gu­la­na­ma­ya­ca­ğı, böy­le bir du­rum­la kar­şı­la­şıl­dı­ğın­da he­men yet­ki­li­le­rin ha­ber­dar edil­me­si bi­ze tav­si­ye edi­li­yor. Ka­na­da’yı ya­ki­nen ta­nı­ma­ya baş­la­dı­ğım son­ra­ki gün­ler­de ay­rım­cı­lı­ğa kar­şı ne­den bu ka­dar sert ted­bir­ler alın­dı­ğı­nı da­ha iyi an­lı­yo­rum.

Yaş­la­nan top­lum ve çö­züm ola­rak gö­rü­len ye­ni göç­men­ler dı­şın­da çok­kül­tür­lü­lük po­li­ti­ka­la­rı­nın bir de ta­rih­sel kö­ken­le­ri var. Av­ru­pa­lı göç­men­le­rin 15. yüz­yıl so­nu ve 16. yüz­yıl ba­şın­da Ka­na­da’ya gel­me­le­riy­le first na­ti­on ola­rak ad­lan­dı­rı­lan yer­li­ler­le sa­vaş­lar da baş­lı­yor. Yer­li­ler et­ki­siz ha­le ge­ti­ril­dik­ten son­ra Ka­na­da top­rak­la­rı Fran­sız ve İn­gi­liz­ler ara­sın­da mü­ca­de­le­ye sah­ne olu­yor. 19. yüz­yı­lın ba­şın­da ta­ma­men oto­ri­te sağ­la­yan İn­gi­liz­ler, Fran­sız ve yer­li­le­rin muh­te­mel ayak­lan­ma­la­rı­nı ön­le­mek için, kı­ta Av­ru­pa’sın­da­ki gi­bi ırk ve din mer­kez­li po­li­ti­ka­lar uy­gu­la­mak ye­ri­ne da­ha ço­ğul­cu po­li­ti­ka­lar uy­gu­la­ma­ya yö­ne­li­yor. Dev­le­tin ku­rul­du­ğu 1867 yı­lın­dan be­ri Fran­sız­lar­la ara­la­rın­da prob­lem­ler çık­sa da Ka­na­da Fran­sız­la­rın ba­ğım­sız­lık ta­lep­le­ri­ni bu po­li­ti­ka­lar­la en­gel­le­ye­bi­li­yor.

Fran­sız­ca ikin­ci res­mî dil

Ka­na­da’da İn­gi­liz­ce dı­şın­da Fran­sız­ca ikin­ci res­mi dil ola­rak kul­la­nı­lı­yor. Baş­ta baş­ba­kan ol­mak üze­re tüm üst dü­zey dev­let gö­rev­li­le­ri­nin iki di­li de bil­me­si mec­bu­rî. So­kak­ta­ki ta­be­la­lar­dan tu­tun da dev­let do­kü­man­la­rı­na ka­dar her şey hem İn­gi­liz­ce hem de Fran­sız­ca. Fa­kat yi­ne de Fran­sız­la­rın yo­ğun ola­rak ya­şa­dık­la­rı Que­bec böl­ge­si­nin ba­ğım­sız­lık tar­tış­ma­la­rı hâ­lâ za­man za­man alev­le­ne­rek de­vam edi­yor. Nü­fu­sun yak­la­şık %10’unu oluş­tu­ran Fran­sız­la­rın bü­rok­ra­si, eko­no­mi ve aka­de­mi­de önem­li po­siz­yon­la­rı el­le­rin­de bu­lun­dur­ma­la­rı­na rağ­men, bit­me­yen ba­ğım­sız­lık tar­tış­ma­la­rı­nı bi­raz da İn­gi­liz­ler­le olan kan­lı ta­rih­sel ça­tış­ma­la­rın­da ara­mak ge­rek.

Çok­kül­tür­lü­lük yak­la­şı­mı son­ra­dan ge­len göç­men­le­re de Fran­sız­la­ra gös­te­ri­len ay­rı­ca­lık­lar ka­dar ol­ma­sa da ben­zer ko­lay­lık­la­rın gös­te­ril­me­si­ni sağ­lı­yor. Üni­ver­si­te ho­ca­la­rın­dan tu­tun da dev­let ku­ru­mun­da ça­lı­şan me­mur­la­ra ka­dar çev­re­niz­de gör­dü­ğü­nüz bir­çok ye­ni göç­men, ak­san­lı İn­gi­liz­ce­le­riy­le önem­li gö­rev­ler üst­le­ni­yor ve top­lu­mun bü­yük bir kıs­mı da bun­la­rı so­run et­mi­yor.

Göç bu ül­ke­nin te­mel di­na­mi­ği

As­lın­da göç bu ül­ke­nin te­mel di­na­mi­ği­dir de­mek pek de yan­lış ol­maz. Son dö­nem­de­ki yo­ğun Çin, Hint, Po­lon­ya, Arap gö­çün­den çok ön­ce İtal­yan, İr­lan­da­lı, Al­man ve bir­çok Av­ru­pa­lı Ka­na­da’ya göç et­miş. Fa­kat gö­rü­nür azın­lık ola­rak da ta­nım­la­nan son dö­nem göç­men­le­ri tüm dün­ya­da ar­tan mil­li­yet­çi­lik ve İs­lâm­fo­bi ile da­ha da gö­rü­nür olu­yor­lar. Özel­lik­le mu­ha­fa­za­kâr grup­lar göç po­li­ti­ka­la­rı­nın de­ğiş­ti­ri­lip da­ha ka­tı ku­ral­la­rın ge­ti­ril­me­si­ni öne­ri­yor­lar. Son dö­nem­de­ki bu ge­liş­me­le­re rağ­men top­lu­mun bü­yük ço­ğun­lu­ğu (yak­la­şık %70’i) sol par­ti­le­re oy ve­ri­yor. Bu da göç­men hak­la­rı baş­ta ol­mak üze­re bir­çok ko­nu­da hü­kü­me­tin da­ha sos­yal ve de­mok­ra­tik po­li­ti­ka­lar üret­me­si­ni sağ­lı­yor. Ev­siz­le­re, iş­siz­le­re ve ço­cuk­lu ai­le­le­re ya­pı­lan dev­let yar­dım­la­rı dı­şın­da eği­tim kre­di­le­ri top­lum­sal eşit­siz­lik­le­ri azalt­ma­da cid­di kat­kı sağ­lı­yor. Bu nok­ta­da ben­zer şe­kil­de pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin uy­gu­lan­dı­ğı Ame­ri­ka’ya gö­re da­ha sos­yal bir dev­let ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz Ka­na­da’nın.

Çok­kül­tür­lü­lük po­li­ti­ka­la­rı bi­raz da­ha de­tay­lı in­ce­len­di­ğin­de bir­çok Av­ru­pa ül­ke­si­ne gö­re çok da­ha de­mok­ra­tik olan Ka­na­da’da as­lın­da du­ru­mun o ka­dar toz­pem­be ol­ma­dı­ğı gö­rü­lü­yor. Ye­te­nek­li oku­muş bir­çok göç­men Ca­na­di­an deg­re­e (Ka­na­da dip­lo­ma­sı) Ca­na­di­an ex­pe­ri­en­ce (Ka­na­da tec­rü­be­si) de­ni­len iki kıs­ta­sa sa­hip ol­ma­dı­ğı için iş bul­mak­ta zor­la­nı­yor. İş im­kâ­nı ol­sa da­hi İn­gi­liz­ce­yi akı­cı ko­nu­şa­ma­yan göç­men­ler iş ha­ya­tın­da zor­luk­lar­la kar­şı­la­şı­yor. Ya­pı­sal so­run­lar, tüm ka­nu­nî ko­lay­lık­la­ra rağ­men göç­men­le­rin aley­hi­ne iş­li­yor.

Wes­tern On­ta­ri­o’da dok­to­ra öğ­ren­ci­si ol­mak

Wes­tern On­ta­ri­o’da ders­ler hız­lı baş­lı­yor. Bir ta­raf­tan yo­ğun oku­ma­lar bir ta­raf­tan asis­tan­lık der­ken ev­den oku­la okul­dan eve ge­çen mu­tat bir ha­yat dok­to­ra öğ­ren­ci­si ol­mak. Lon­don çev­re­siy­le bir­lik­te yak­la­şık ya­rım mil­yon­luk bir şe­hir olun­ca dok­to­ra ça­lış­ma­la­rı dı­şın­da ya­pa­cak pek de bir şey bu­la­mı­yor in­san. He­le on iki mil­yon­luk İs­tan­bul ve onun il­mî at­mos­fe­rin­den son­ra bu­ra­sı ka­sa­ba gi­bi ge­li­yor in­sa­na… Üni­ver­si­te­de aka­de­mik ça­lış­ma­la­ra yo­ğun­laş­mak için her­şey mü­sa­it. Tür­ki­ye’nin en bü­yük üni­ver­si­te kü­tüp­ha­ne­si Bo­ğa­zi­çi’nden dört beş kat da­ha bü­yük bir mer­kez kü­tüp­ha­ne­si, müs­ta­kil ça­lış­ma yer­le­ri, fark­lı dil­ler­de bin­ler­ce ki­tap ve der­gi… Hat­ta üni­ver­si­te­nin mü­zik kü­tüp­ha­ne­siy­le bir­lik­te do­kuz kü­tüp­ha­ne­si ol­du­ğu­nu öğ­re­nin­ce hay­re­te dü­şü­yo­rum.

Wes­tern On­ta­ri­o sos­yal bi­lim­ler­de Ka­na­da’nın en iyi se­kiz üni­ver­si­te­sin­den bi­ri ol­du­ğu söy­le­ni­yor. Ka­na­da’nın dün­ya­ca ta­nı­nan en iyi üni­ver­si­te­si ise To­ron­to. Da­ha son­ra McGill, Bri­tish Co­lum­bi­a ve di­ğer­le­ri ge­li­yor. Ka­na­da’da üni­ver­si­te­le­rin bü­yük bir kıs­mı (bel­ki de hep­si) dev­let üni­ver­si­te­si. On­ta­ri­o eya­le­ti son yıl­lar­da üni­ver­si­te­le­re da­ha bü­yük ya­tı­rım­lar ya­pı­yor. Özel­lik­le son bir­kaç yıl için­de li­san­süs­tü ça­lış­ma­la­rı ne­re­dey­se iki kat art­mış. Ya­pı­lan bu ya­tı­rım­la­rın mey­ve­le­ri üni­ver­si­te­de­ki araş­tır­ma­lar­la he­men top­la­nı­yor. Ge­rek özel sek­tör ge­rek­se dev­let üni­ver­si­te­le­rin araş­tır­ma­la­rı sa­ye­sin­de da­ha sağ­lam adım­lar ata­bi­li­yor. Bun­dan do­la­yı özel sek­tör ve­ya dev­let­ten kay­nak ala­bi­len araş­tır­ma­la­rın bü­yük bir kıs­mı uy­gu­la­na­bi­lir, te­mel so­run­la­ra çö­züm ara­yan pro­je­ler­den olu­şu­yor.

Ka­na­da va­tan­daş­la­rı­nın ve sü­rek­li otu­rum iz­ni bu­lu­nan­la­rın li­san­süs­tü eği­tim yap­ma­la­rı hü­kü­met burs­la­rıy­la ve dü­şük fa­iz­li dev­let kre­di­le­riy­le des­tek­le­ni­yor. Fa­kat yi­ne de ya­ba­cı öğ­ren­ci sa­yı­sı azım­san­ma­ya­cak ka­dar çok. Özel­lik­le mü­hen­dis­lik ve fen bi­lim­le­rin­de li­sa­nüs­tü eği­tim için her yıl As­ya ül­ke­le­rin­den (özel­lik­le Hin­dis­tan, Çin, Pa­kis­tan ve Arap ül­ke­le­ri) cid­di sa­yı­da öğ­ren­ci ge­li­yor. Ge­rek ho­ca­lar ge­rek­se Ka­na­da­lı öğ­ren­ci­ler ye­ni ge­len öğ­ren­ci­le­re ge­yet sı­cak yak­la­şı­yor. Ül­ke­miz­de her za­man bu­la­ma­ya­ca­ğı­mız sı­cak ho­ca öğ­ren­ci iliş­ki­si­ni Ka­na­da’da gö­re­bi­li­yor­su­nuz. Ge­nel­de dok­to­ra ya­pan­la­ra öğ­ren­ci­den zi­ya­de bir mes­lek­taş, bir ho­ca gi­bi yak­la­şı­lı­yor. Dev­let ku­rum­la­rın­da, üni­ver­si­te­de ve so­kak­ta in­san­lar ge­nel­de ki­bar. Ak­san­lı İn­gi­liz­ce­ni­ze al­dı­rış et­me­den si­ze yar­dım et­me­ye ça­lı­şı­yor­lar. İs­ter is­te­mez ül­ke­miz­de­ki ba­zı yü­zü asık me­mur­lar­la mu­ka­ye­se edi­yor­su­nuz bu du­ru­mu. Ara­da­ki fark ise Ka­na­da’da in­sa­na ve­ri­len de­ğe­rin bir ka­nı­tı sa­nı­rım. Fa­kat di­ğer ta­raf­tan iliş­ki­ler­de kar­şı­lık­lı çı­kar­la­rın hü­küm sür­dü­ğü­nü söy­ler­sem pek de hak­sız­lık et­miş ol­mam sa­nı­rım. İn­san­lar ara­sın­da­ki ne­za­ket, yar­dım­se­ver­lik ve di­ğer gü­zel has­let­le­rin hep­si kar­şı­lık­lı ya­pı­lır­sa ve her iki ta­ra­fın da le­hi­ney­se sü­re­gi­den dav­ra­nış­lar.

Ka­na­da’nın kü­re­sel eko­no­mik ve top­lum­sal mey­dan oku­ma­la­ra na­sıl ce­vap ve­re­ce­ği ve ile­ri­de  dün­ya si­ya­se­tin­de na­sıl bir ak­tör ola­ca­ğı bu çok­kül­tür­lü­lük po­li­ti­ka­la­rın­da  ve eği­ti­me ver­di­ği önem­de sak­lı. Si­ya­sî tar­tış­ma­lar­dan tu­tun da gün­de­lik ya­şa­ma ka­dar her şey göç­men­lik ve çok­kül­tür­lü­lük üze­ri­ne dü­ğüm­le­ni­yor. Ka­na­da, bir­çok Av­ru­pa ül­ke­sin­de ya­pı­la­nın ak­si­ne asi­mi­las­yon ye­ri­ne kül­tü­rel fark­lı­lı­ğı zen­gin­lik ola­rak ka­bul edip, bu kül­tü­rel zen­gin­li­ği ço­ğal­ta­bi­lir­se hem ken­di ge­le­ce­ği hem de tüm dün­ya için gü­zel açı­lım­lar sağ­la­ya­bi­lir. 11 Ey­lül son­ra­sı ge­liş­me­ler bir­çok dev­let için; fa­kat özel­lik­le de nü­fu­sun cid­di bir kıs­mı­nı göç­men­le­rin oluş­tur­du­ğu Ka­na­da için ol­duk­ça önem­li.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir