Berlin İzlenimleri

Paylaş:

So­nun­da, bir se­ne­dir ge­ce­mi gün­dü­zü­mü dol­du­ran Dok­to­ra Ye­ter­lik Sı­na­vı’nı ve­rip tez ko­num olan Ce­mal Pa­şa’nın Su­ri­ye Va­li­li­ği’ne yo­ğun­laş­ma imkânı­nı bu­la­bil­miş­tim. Ko­nu I. Dün­ya Sa­va­şı dö­ne­mi ile il­gi­li olun­ca o dö­nem­de Os­man­lı Dev­le­ti’nin müt­te­fi­ki olan Al­man dev­le­ti­nin ar­şiv­le­rin­de­ki ev­ra­kı in­ce­le­mek bü­yük önem arzet­mek­tey­di. Hem mev­zu­ba­his ev­ra­kı in­ce­le­mek hem de pek de iç açı­cı ol­ma­yan Al­man­ca­mı iler­let­mek için Ber­lin’e git­me­ye, tez ko­num­la il­gi­li ilk oku­ma­la­rı­mı ya­par­ken ka­rar ver­miş­tim.

Uçu­şu­mun ge­ce geç sa­at­ler­de ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la hem İs­tan­bul’da hem de Ber­lin’de ha­va­ala­nı ga­yet sa­kin­di. Ber­lin’e var­dı­ğım­da sa­at iki ol­muş­tu. Vi­ze­le­ri kon­trol eden po­lis me­mu­ru­nun, pek de ba­na ben­ze­te­me­di­ği, bol sa­kal­la­rı­mın yü­zü­mü ka­pat­tı­ğı vi­ze fo­toğ­ra­fı­ma uzun uzun bak­ma­sı dı­şın­da dik­ka­te de­ğer bir ha­di­se ya­şa­ma­dım Ber­lin-Schö­ne­feld Ha­va­ala­nı’nda. Ba­vu­lu­mu alıp, bun­dan son­ra  ika­met ede­ce­ğim ad­res is­ti­ka­me­ti­ne gi­den N7 oto­bü­sü­nü gös­te­ren ok işa­ret­le­ri yö­nün­de iler­le­me­ye baş­la­dım.  Bu oto­büs­ten in­dik­ten son­ra S1 nu­ma­ra­lı, oto­büs mü tren mi ol­du­ğu­nu kes­ti­re­me­di­ğim ara­ca bi­ne­cek­tim. Ha­va­ala­nın­da bek­le­yen ve gi­yim ku­şa­mın­dan ve yü­zü­nün ren­gin­den Türk ol­du­ğu­nu tah­min et­ti­ğim bi­ri­ne yak­la­şıp Türk­çe, S1’in oto­büs hat­tı mı yok­sa tren hat­tı mı ol­du­ğu­nu sor­dum. Oto­büs hat­tı de­yip sav­dı be­ni ba­şın­dan. 45 da­ki­ka sü­ren bir yol­cu­luk­tan son­ra N7’den inip Yorck­stras­se’de S1 nu­ma­ra­lı oto­bü­sü bek­le­me­ye baş­la­dım. Oto­büs du­ra­ğı­nın te­pe­sin­de S1 ya­zı­sı­nı gör­mek be­ni ta­ma­men ra­hat­lat­tı. Sa­at ge­ce­nin dör­düy­dü ve ben­de­ki bil­gi­le­re gö­re S1 ya­rım sa­at son­ra ge­le­cek­ti. Du­ra­ğa otu­rup ayak­la­rı­mı ba­vu­lu­mun üze­ri­ne uzat­tım ve oto­bü­sün gel­me­si­ni bek­le­me­ye baş­la­dım. Hem ön­ce­ki gü­nün ko­şuş­tur­ma­ca­sı­nın ver­di­ği yor­gun­luk, hem de iki bu­çuk sa­at­lik uçak yol­cu­lu­ğu­nun yor­gun­lu­ğu üze­ri­me tat­lı bir re­ha­vet ge­tir­di ve gayr-ı ih­ti­ya­ri du­rak­ta uy­ku­ya dal­dım. Uyan­dı­ğım­da et­raf ay­dın­lan­mış­tı ve ba­şım­da iki po­lis ba­na Al­man­ca bir şey­ler so­ru­yor­lar­dı. Ken­di­le­ri­ne İn­gi­liz­ce mu­ka­be­le edip S1 nu­ma­ra­lı oto­bü­sü bek­le­di­ği­mi ifa­de et­tim. Ha­fif­ten gü­lüm­se­yip bi­zim­le gel de­di ki­lo­lu ve kır­mı­zı yüz­lü ola­nı. Ben ise S1’i bek­le­di­ği­mi yi­ne­le­yip Pa­sa­por­tun üze­rin­de­ki vi­ze­yi de gös­te­re­rek ken­di­le­riy­le gel­mem için bir se­bep bu­lun­ma­dı­ğı­nı söy­le­dim (Bu ara­da “Ka­ra­kol­da Ay­na Var”dan “cop di­ri­na di­ri­na­a”ya ka­dar bil­di­ğim ka­ra­kol te­ma­lı şar­kı­la­rın ta­ma­mı­nın kı­sa pa­saj­lar ha­lin­de zih­nim­de te­gan­ni et­tik­le­ri­ni de iti­raf et­me­li­yim. Muh­te­me­len siz de Ban­ker Ma­ho fil­min­den İl­yas Sal­man’a ait rep­lik­ler ha­tır­lı­yor­su­nuz: Peb­li­ke, Mü­nih, ed­res ed­res). Po­lis­le­rin İn­gi­liz­ce­le­ri çok iyi ol­ma­dı­ğı için sa­de­ce “gel!” di­yor­lar­dı. Epey­ce bir te­red­düt­ten son­ra “te­vek­kel­tü alel­lah” de­yip ken­di­le­ri­ni ta­kip et­tim. Ba­vu­lu­mu öte­ki po­lis alıp po­lis ara­ba­sı­nın ba­ga­jı­na koy­du. Ben de ara­ba­ya bin­dim. Üç da­ki­ka son­ra bir tren is­tas­yo­nu­nun gi­riş ka­pı­sı önü­ne gel­dik. Po­lis ye­ni­den “gel!” di­ye ses­len­di ba­na ve asan­sör­le is­tas­yo­na çık­tık. Ta­be­la­da­ki S1 işa­re­ti­ni gös­te­rip bu­ra­da bek­le­ye­cek­sin an­la­mın­da bir şey­ler söy­le­di. Ta­be­la­yı gö­rün­ce ne­ler his­set­ti­ğim an­la­ta­cak ke­li­me bul­mak bir hay­li zor. Da­ha ye­ni gel­di­ğim bir mem­le­ket­te ilk ge­ce­yi ka­ra­kol­da ge­çir­mek ris­ki epey­ce kor­kut­muş­tu be­ni. Aca­ba sı­nır­dı­şı mı edi­li­yo­rum di­ye de dü­şün­me­dim de­ğil bir ara. Po­li­se en iç­ten şük­ran­la­rı­mı ar­ze­dip, beni ikamet edeceğim yere götürecek S1 numaralı trene bindim. 

***

İş­te böy­le baş­la­dı Ber­lin ma­ce­ra­sı. Ad­res kay­dı, okul kay­dı vs. der­ken ya­vaş ya­vaş alış­tım şeh­re. Her şe­yin pro­se­dü­rü­nün bel­li ol­ma­sı in­ti­ba­kı­mı da­ha da ko­lay­laş­tır­dı. Ber­lin’de yap­tı­ğım ilk ge­zi­de So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­den kal­ma iki­ye bö­lün­müş­lü­ğün iz­le­ri­nin hâ­lâ can­lı ol­du­ğu­nu fark et­tim. Ber­lin’in Do­ğu Blo­ğu sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ka­lan kıs­mın­da 20 se­ne­yi bu­lan bir­leş­me­ye rağ­men gö­re­ce bir “ge­ri­lik” gö­ze çar­pı­yor­du. Ay­rı­ca, ta­ri­hî Ber­lin’in önem­li bir kıs­mı Do­ğu Blo­ğu sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de kal­dı­ğı için, bu kı­sım­da is­ke­le­ler­le kap­lı res­to­re edi­len bi­na sa­yı­sı­nın faz­la­lı­ğı dik­kat çek­mek­tey­di. Ta­ri­hî Ber­lin’in mer­kez cad­de­si Fri­ed­rich Stras­se ile Ber­lin’in bir za­man­lar gi­riş ka­pı­sı olan Bran­den­bur­ger Tor ara­sın­da­ki bi­na­la­rın du­var­la­rın­da hâ­lâ İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’nın son sah­ne­sin­de ce­re­yan eden so­kak ça­tış­ma­la­rın­dan kal­ma çok sa­yı­da kur­şun izi­ne rast­la­mak müm­kün.

Ber­lin’de­ki ika­met­gâ­hım şeh­rin dı­şın­da sa­yı­la­bi­le­cek bir yer olan Schlach­ten­se­e böl­ge­siy­di ve bu­ra­da Al­man­lar­la ta­nış­ma im­kâ­nı di­ğer böl­ge­le­re nis­bet­le da­ha faz­lay­dı.  Genç ol­sun yaş­lı ol­sun Al­man­lar­la di­ya­log kur­mak bi­zim top­lu­ma kı­yas­lan­dı­ğın­da çok da­ha ko­lay­dır. Özel­lik­le ya­şı iler­le­miş tey­ze­le­re ve am­ca­la­ra oto­büs du­ra­ğın­da te­sa­düf edin­ce bir  “Hal­lo­o!” de­me­niz ye­ter­li git­tik­çe ko­yu­la­şan bir mu­hab­be­te baş­la­mak için. Al­man­ca din­le­me-an­la­ma ye­ti­min ge­liş­me­sin­de oto­büs du­ra­ğın­da baş­la­yıp tren is­tas­yo­nun­da da de­vam eden bu soh­bet­le­rin bü­yük et­ki­si ol­muş­tur di­ye­bi­li­rim.

Her dü­zey­den Al­man­lar­la, Tür­ki­ye üze­ri­ne yap­tı­ğım soh­bet­ler­de Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği hak­kın­da­ki dü­şün­ce­le­rim en çok me­rak edi­len ko­nu­lar­dan­dı.  Da­ha çok on­la­rın bu ko­nu­da­ki dü­şün­ce­le­ri­ni öğ­ren­mek için yu­var­lak cüm­le­ler­le to­pu on­la­ra at­ma­yı ter­cih et­tim. Tür­ki­ye’de­ki in­san hak­la­rı so­run­la­rı ve eko­no­mik prob­lem­ler ilk cüm­le­ler­de ifa­de edi­len mev­zu­lar­dan­dı. Ay­rı­ca Al­man­la­rın ken­di zen­gin­lik­le­ri­nin dı­şa­rı­ya ak­ta­rıl­ma­sı hu­su­sun­da has­sas ol­duk­la­rı­nı da ifa­de et­mek ge­re­ki­yor. Tür­ki­ye’nin AB’ye üye­li­ği, Al­man­ya’nın Tür­ki­ye’ye ik­ti­sa­dî yar­dım yap­ma­sı ve bu­na bağ­lı ola­rak Al­man ik­ti­sa­dı­nın da­ha da kö­tü­leş­me­si de­mek­ti bir­ço­ğu için. Al­man­la­rın en çok has­sas ol­du­ğu nok­ta ik­ti­sa­dî va­zi­ye­tin kö­tü­leş­me­si me­se­le­si ol­ma­lı. Öy­le ki, Ba­tı Al­man­ya­lı­lar, bir­leş­me son­ra­sı Do­ğu Al­man­ya’nın kal­kın­ma­sı için hü­kü­met ta­ra­fın­dan har­ca­nan pa­ra­lar­dan bi­le şi­ka­yet­çi­ler.

İs­tan­bul gi­bi her gü­nün bir­bi­rin­den fark­lı ya­şan­dı­ğı bir şe­hir­den ge­len­le­rin bir­ço­ğu­nu, baş­lan­gıç­ta en çok bü­yü­le­yen şey kuş­ku­suz Al­man di­sip­li­nin gün­de­lik ha­ya­ta ge­tir­miş ol­du­ğu “dü­zen”.  Dev­let da­ire­le­rin­de işi­min ça­bu­cak hal­lol­ma­sı, oto­büs­le­rin tam vak­tin­de gel­me­si, ran­de­vu­la­rı­ma tam vak­tin­de gi­de­bil­mem ve bu­na ben­zer ko­lay­lık­lar, be­ni baş­lan­gıç­ta bu “dü­zen”e hay­ran et­se de, bu­nun as­lın­da in­sa­nın her anı­nı kon­trol al­tı­na alan ve in­sa­nı ha­yat­la bir­lik­te mo­no­ton­laş­tı­ran bir dü­ze­nek ol­du­ğu his­si­ne ka­pıl­mam uzun sür­me­di. Fark­lı şey­ler yap­sam da­hi gün­de­lik ha­ya­ta si­ra­yet et­miş, -ya da be­nim öy­le al­gı­la­dı­ğım- mo­no­ton­luk İs­tan­bul’day­ken çok şi­ka­yet et­ti­ğim tra­fik sı­kı­şık­lı­ğı­nı bi­le be­nim için öz­le­ni­lir kıl­dı za­man za­man.

***

Dok­to­ra tez ko­nu­su için yurt­dı­şı­na araş­tır­ma yap­ma­ya git­miş bi­ri­si­nin en çok va­kit ge­çir­di­ği yer­ler el­bet­te kü­tüp­ha­ne­ler­dir. Ber­lin’de çok şe­yi be­ğen­dim ama hay­ran ol­du­ğum iki şey­den bi­ri kü­tüp­ha­ne­le­ri.  Kü­tüp­ha­ne­ye gir­dik­ten son­ra içe­ri­de­ki ha­va araş­tır­ma yap­mak için şevk­len­di­ri­yor­du be­ni.  Ne­re­dey­se her gün do­lu ol­ma­sı­na rağ­men çıt çık­mı­yor kü­tüp­ha­ne­nin için­de. Ko­lek­si­yo­nun zen­gin­li­ği ve kü­tüp­ha­ne gö­rev­li­le­ri­nin oku­yu­cu­la­rın kar­şı­laş­tık­la­rı prob­lem­le­ri hal­let­mek ko­nu­sun­da­ gös­ter­diği gayret kü­tüp­ha­ne­de be­ni en çok et­ki­le­yen hu­sus­lar­dı. Muh­te­me­len Ber­lin-Sta­ats­bib­li­ot­hek’te­ki Türk­çe ki­tap ade­di İs­tan­bul’da­ki en zen­gin ko­lek­si­yo­na sa­hip kü­tüp­ha­ne­de­ki top­lam ki­tap ade­din­den faz­la­dır.

Ber­lin’de en çok va­kit ge­çir­di­ğim yer­ler­den bir di­ğe­ri Al­man Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı Ar­şi­vi.  Ar­şi­vin ça­lış­ma şart­la­rı ta­rih­çi­ler için çok avan­taj­lı. Siz git­me­den ön­ce ma­il yo­luy­la Ar­şiv gö­rev­li­le­ri­ne in­ce­le­ye­ce­ği­niz dos­ya­la­rın isim­le­ri­ni bil­di­rdiğinizde, git­ti­ği­niz gün dos­ya­la­rı önü­nüz­de bul­ma im­kâ­nı­na sa­hip­si­niz.  Al­man­ya’da­ki di­ğer ar­şiv­ler­den fark­lı ola­rak Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nın en gü­zel ta­ra­fı fo­toğ­raf çekilmesine mü­saa­de edi­lmesi.  Bu da hem va­kit­ten ta­sar­ruf sağ­lı­yor hem de in­ce­le­di­ği­niz bel­ge­yi baş­ka bir or­tam­da da­ha sa­kin bir zi­hin­le ye­ni­den de­ğer­len­dir­me im­kâ­nı ve­ri­yor.

Al­man­ya, Os­man­lı/Tür­ki­ye araş­tır­ma­la­rı açı­sın­dan da son de­re­ce zen­gin bir ül­ke. Al­man di­lin­de özel­lik­le Os­man­lı ta­ri­hi üze­ri­ne ya­pı­lan neş­ri­ya­tın um­du­ğum­dan çok da­ha faz­la ol­du­ğu­nu be­lirt­me­li­yim.  Al­man­ya’da­ki yo­ğun Türk nü­fu­su ve bu nü­fu­sun prob­lem­le­ri Os­man­lı ta­rih­çi­li­ği­nin bu ka­dar re­vaç­ta ol­ma­sı­nın en önem­li ne­de­ni ol­sa ge­rek. Ber­lin’de fa­ali­yet gös­te­ren Zen­trum Mo­der­ner Ori­en­to, Al­man­ya’da Ori­ent araş­tır­ma­la­rı­nın mer­ke­zi ko­nu­mun­da. Bu mer­kez bün­ye­sin­de Os­man­lı coğ­raf­ya­sı­nın muh­te­lif par­ça­la­rı­nı ko­nu alan su­num­lar­dan tu­tun da, Os­man­lı şe­hir­le­ri, Türk ede­bi­ya­tı gi­bi üst baş­lık­la­rı olan te­ma­tik atöl­ye­le­re ka­dar Os­man­lı dö­ne­mi ve son­ra­sı­na da­ir aka­de­mik fa­ali­yet­le­rin sa­yı­sı epey­ce faz­la. Ay­rı­ca, ZMO Os­man­lı ta­ri­hi üze­ri­ne çok sa­yı­da ya­yı­na da sa­hip.

Bü­tün bun­la­ra rağ­men Ber­lin’de­ki ika­me­tim, Ba­tı’da aka­de­mik ça­lış­ma yap­ma­nın avan­taj­la­rı­na da­ir dü­şün­ce­le­rim­de de bir­ta­kım de­ği­şik­lik­le­re yol aç­tı. Tür­ki­ye üze­ri­ne aka­de­mik ça­lış­ma yap­mak için mal­ze­me açı­sın­dan Ba­tı her ne ka­dar da­ha zen­gin ol­sa da, bu­ra­da Tür­ki­ye üze­ri­ne ça­lış­ma­nın çok da ide­al ol­ma­dı­ğı­nı dü­şün­me­ye baş­la­dım ar­tık. Zi­ra, Tür­ki­ye üze­ri­ne ça­lı­şan­lar­la sı­kı ir­ti­bat ha­lin­de ol­ma­ma ve bu ko­nu­da­ki he­men he­men bü­tün il­mi fa­ali­yet­le­re ka­tıl­ma­ma rağ­men en­te­lek­tü­el ola­rak ge­ri­le­miş ol­du­ğu­mu his­se­di­yo­rum. Tür­ki­ye’de­ki zen­gin tar­tış­ma ve fi­kir alış­ve­ri­şi or­ta­mı­nı bu­ra­da bu­la­bil­di­ği­mi id­di­a et­mem çok zor­la­ma olur. Tür­ki­ye’de her gün üze­rin­de ça­lı­şıl­ma­sı ge­re­ken bir yı­ğın ko­nu zih­ni­mi meş­gul eder­ken bu­ra­da bu sa­yı­nın çok çok azal­dı­ğı­nı iti­raf et­me­li­yim.

***

Ber­lin için Tür­ki­ye’nin üçün­cü bü­yük ken­ti­dir der­ler. Kre­uz­berg, Neu­köln, Mit­te gi­bi Ber­lin’in en mer­ke­zi semt­le­rin­de Türk nü­fus ora­nı bir hay­li yük­sek. So­kak­lar­da­ki Türk­çe dük­kan ta­be­la­la­rın­dan tu­tun da bü­yük alış­ve­riş mer­kez­le­rin­de Al­man­ca­nın ya­nın­da Türk­çe ya­pı­lan anons­lar ken­di­ni­zi Tür­ki­ye’de gi­bi his­set­ti­ri­yor. Bir de ezan okun­sa Ber­lin’in mer­ke­zin­de göz­le­ri­ni­zi ka­pa­tıp Tür­ki­ye’de ol­du­ğu­nu­zu dü­şü­ne­bi­lir­si­niz. Da­ha son­ra­la­rı an­la­dım ki bu da So­ğuk Sa­vaş’ın ve Ber­lin Du­va­rı’nın bir cil­ve­siy­miş me­ğer. Du­va­rın va­rol­du­ğu za­man­da Ba­tı Ber­lin’in ban­li­yö­le­ri olan bu me­kân­lar du­var kal­kın­ca bir­den bi­re şeh­rin mer­ke­zi olu­ver­miş­ler. Türk nü­fu­sun yo­ğun ol­du­ğu semt­ler­de­ki halk kü­tüp­ha­ne­le­ri­nin Türk­çe ki­tap ko­lek­si­yo­nu bir hay­li zen­gin. Ay­rı­ca Tür­ki­ye’de son çı­kan film­le­rin DVD’le­ri­ni de bu­la­bi­lir­si­niz bu kü­tüp­ha­ne­ler­de. Bu semt­ler­de her işi­ni­zi Türk­çe hal­le­de­bi­lir­si­niz. Dö­ner­ci­sin­den her çe­şit lo­kan­ta­sı­na, bak­la­va­cı­sın­dan si­mit­çi­si­ne ka­dar Tür­ki­ye’nin or­ta­la­ma bir şeh­rin­de bu­la­bi­le­ce­ği­niz her­şey mev­cut bu­ra­da. Ye­mek ka­li­te­si ba­kı­mın­dan Tür­ki­ye’de­ki lez­ze­ti ya­ka­la­ya­bi­len­le­ri­nin de varol­du­ğu­nu ifa­de et­me­li­yim. Bu­ra­da­ki Türk mar­ket­le­ri 1970’le­rin Tür­ki­ye’sin­de­ki bak­kal­la­rın me­kân ola­rak bü­yü­tül­müş ha­li. Al­man mar­ket­le­riy­le ve Tür­ki­ye’de­ki mar­ket­ler­le kı­yas­lan­dı­ğın­da hem iç me­kâ­nın fe­rah­lı­ğı hem de dış gö­rü­nüş çok çok kö­tü du­rum­da.

Son yıl­lar­da Al­man Dev­le­ti’nin gün­de­mi­ni en çok meş­gul eden me­se­le Türk nü­fu­sun en­teg­ras­yo­nu me­se­le­si. Hem Türk­ler Al­man­ya’da ka­lı­cı ol­ma­ya ka­rar ver­miş du­rum­da hem de Al­man­lar en­teg­ras­yon hu­su­sun­da ka­rar­lı gö­rü­nü­yor. En­teg­ras­yon­la ne­yin kas­te­dil­di­ği­ni tam ola­rak an­la­ya­bil­miş de­ği­lim açık­ça­sı. Al­man­lar, Türk­le­rin Al­man­ca öğ­re­nip Al­man top­lu­mu­nu be­nim­se­me­le­ri ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yor­lar. Fakat, za­ten, ye­ni ye­ti­şen Türk nes­li Al­man­ca­yı çok iyi ko­nu­şu­yor hat­ta Türk­çe­le­ri­nin çok kö­tü ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­rim. Ay­rı­ca, hem dev­let ka­de­me­sin­de hem de gün­de­lik ha­ya­tın bir­çok ala­nın­da Türk­le­rin mev­cut ol­du­ğu­nu mü­şa­he­de edi­yo­rum. Hat­ta, Türk­le­rin, tah­sil yap­sa­lar bi­le, Al­man­ya’da iş­siz kal­dık­la­rı in­kâr edi­le­mez bir ger­çek. Bü­tün bun­la­ra rağ­men en­teg­ras­yon de­ni­len so­run ne­dir an­la­mak ba­zen güç ola­bi­li­yor.

Res­mi ra­kam­la­ra gö­re Ber­lin’de 240 bin Türk ya­şı­yor. Al­man ta­bi­iye­tin­de olan Türk­ler bu ra­ka­mın dı­şın­da­lar. On­la­rı da ka­tar­sa­nız ra­kam 300 bi­ne ula­şır be­nim tah­mi­ni­me gö­re. En do­ğu­sun­dan en ba­tı­sı­na ka­dar Tür­ki­ye’nin her yö­re­sin­den in­san var Ber­lin’de.  “Ber­lin­li” Türk­le­rin an­lat­tık­la­rı­na gö­re za­ma­nın­da Tür­ki­ye’de ya­şa­nan si­ya­sî ça­tış­ma­la­rın ta­ma­mı­nın iz­dü­şüm­le­ri Ber­lin’de­ki nü­fus ara­sın­da da mev­cut imiş. Son se­ne­ler­de, bu tür ku­tup­laş­ma­lar kay­bol­ma­ya baş­la­mış.

Ber­lin’de gur­bet­çi­le­rin yıl­lar yı­lı na­sıl bir mo­ti­vas­yon­la ya­şa­dık­la­rı­nı Türk­le­re ait olan bir­çok mü­es­se­se­de göz­lem­le­ye­bi­lir­si­niz. Apart­man da­ire­le­rin­den boz­ma ca­mi­ler Ber­lin­li Türk­le­rin yıl­lar yı­lı ken­di­le­ri­ni bu­ra­da ge­çi­ci ola­rak te­lak­ki et­tik­le­ri­nin bir fo­toğ­ra­fı gi­bi. Yıl­lar yı­lı Tür­ki­ye’ye dön­mek ga­ye­siy­le ya­şa­yan in­san­lar bu­ra­lar­da ka­lı­cı eser­ler bı­rak­ma­yı dü­şün­me­miş­ler. Os­man­lı mi­ma­ri­si usul­le­ri­ne gö­re Ber­lin Türk Şe­hit­li­ği’nin ara­zi­si üze­ri­ne in­şa edi­len Şe­hit­lik Ca­mii bir ta­raf­ta tu­tu­la­cak olur­sa, yüz yıl son­ra Ber­lin’i zi­ya­ret eden­ler için bu­ra­da bir za­man­lar Müs­lü­man­la­rın ya­şa­dı­ğı­nın ala­me­ti ola­rak gös­te­ri­le­bi­le­cek ne­re­dey­se hiç­bir şey yok. Bu da Tür­ki­ye’ye dön­me ha­ya­liy­le ya­şa­mış ol­ma­nın bir ne­ti­ce­si ol­sa ge­rek.

Al­man­ya ge­ne­lin­de, Türk­le­rin ya­pıp et­tik­le­rin­den do­la­yı Türk ima­jı ol­duk­ça olum­suz. Türk ke­li­me­si  bu­ra­da da­la­ve­re­ci, üç ka­ğıt­çı, sah­te­kar gi­bi ke­li­me­ler­le bir­lik­te kul­la­nı­lı­yor ço­ğu za­man. Hat­ta, tür­ken di­ye bir fi­il var Al­man­ca­da ve “sah­te­kar­lık yap­mak” an­la­mı­na ge­li­yor. “ei­nen Tür­ken bau­en” ka­lı­bı en meş­hur Al­man­ca-Türk­çe söz­lük­te “bi­ri­ni al­da­ta­rak ha­zır­lan­ma­dan iş yap­mak”, “san­ki öy­le imiş gi­bi gös­ter­mek” an­la­mı­na ge­li­yor. Da­ha­sı, Eğer bir Türk, ara­ba­sı­nı sa­ta­cak­sa -da­ha ön­ce ya­şa­nı­lan ki­lo­met­re sı­fır­lat­ma ha­di­se­le­ri yü­zün­den- ken­di adı­na ga­ze­te­ye ilan ver­mek ye­ri­ne ara­ba­yı Al­man eşi­nin üze­ri­ne yap­tı­rıp onun adı­na ilan ver­me­yi ter­cih edi­yor.

Bu­ra­da­ki Türk nü­fu­su­nun il­mî fa­ali­yet­le­re olan il­gi­si­nin or­ta­la­ma­nın çok çok al­tın­da ol­du­ğu kay­da de­ğer bir ger­çek. Ber­lin’de­ki Türk öğ­ren­ci­ler ta­ra­fın­dan ku­ru­lan Ber­li­ner Stu­den­tin Ve­re­in’in fa­ali­yet­le­ri bu­na bir is­tis­na teş­kil et­mek­te. Bu ça­tı al­tın­da bir ara­ya ge­len bir grup mas­ter ve dok­to­ra öğ­ren­ci­si, Tür­ki­ye’de­ki bir­çok aka­de­mis­yen ve fi­kir ada­mı­nı mi­sa­fir et­me­nin ya­nın­da muh­te­lif ko­nu­lar­da­ki oku­ma grup­la­rın­dan film atöl­ye­le­ri­ne, Os­man­lı­ca se­mi­ner­le­rin­den man­tık ders­le­ri­ne ka­dar dik­ka­te de­ğer il­mi fa­ali­yet­ler yap­mak­ta­lar.

Önü­müz­de­ki yıl­lar­da Al­man­ya’da Türk-Al­man iliş­ki­le­ri na­sıl ge­li­şir bi­lin­mez ama bi­li­nen bir ger­çek var ki o da Al­man­ya’da ya­şa­yan Türk­le­rin Al­man­ya’nın sos­yal do­ku­su­nu cid­di ola­rak de­ğiş­ti­rip renk­len­dir­dik­le­ri­dir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir